Yeni Şafak muharriri Mehmet Acet, Yeterli Parti Genel Lideri Meral Akşener’in İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri Erkem İmamoğlu’nu Fatih Sultan Mehmet’e benzetmesiyle ilgili “Belli ki, Akşener o kelamlarıyla Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda da ‘tekil hareket etme’ eğilimi gösteren CHP Genel Merkezi’ne bir göndermede bulunmuş oldu. Benim adaylığımı ciddiye almazsanız, ben de sizin aday olmasını istemediğiniz kişiyi öne çıkarırım demiş oldu” değerlendirmesinde bulundu.
Geçen hafta Güzel Parti Genel Lideri Akşener’in yakın kurmayları içinde yer alan Genel Lider Yardımcısı Cihan Paçacı’nın gazeteci Muharrem Sarıkaya’ya söylemiş olduklerinin, muhalefetin iki lokomotif partisi içindeki ‘didişme halini’ gün yüzüne çıkardığını öne süren Acet, “Bu iki partiye dayanak veren çevreler, Cumhur İttifakı’nın muhalefeti bölmek, ortalarına nifak sokmak için özel bir gündemle hareket ettiği tezinden yola çıkarak bu tartışmaların ‘suni gündem’ olduğunu savunuyorlar lakin işin gerçeği o denli değil. Gerçek bir hengame, hengame değilse bile görüş ayrılıklarının ürettiği didişme hali var orada ve bu durum, dikkat cazip olduğu için haliyle gündem olmaya da devam ediyor” diye yazdı.
Paçacı’nın ve CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet gazetesinden İpek Özbey’e yaptığı açıklamaları hatırlatan Acet, Millet İttifakı’nda yer alan partilerin bir ortada tutan üç temel motivasyon kaynağını şu biçimde sıraladı:
1-Tayyip Erdoğan’ı iktidardan uzaklaştırmak için ‘güç birliği yapma’ zorunluluğu.
2-İktidar nimetlerinden yararlanma/paylaşma azmi/arzusu.
3-Cumhurbaşkanı seçimleri için ‘Aday ben olmalıyım’ rekabeti.”
CHP ve Düzgün Parti içinde Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda tansiyon yaşandığını öne süren Acet, yazısına şu biçimde devam etti:
“Meral Hanım’ın Ekrem İmamoğlu’nu Fatih Sultan Mehmet’e benzeterek göklere çıkardığı konuşmasından kısa bir süre daha sonra İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı konusunda frene basmasını bir başkasından bağımsız, kendi başına gelişen iki farklı hadise olarak mı görüyorsunuz yoksa?
Ben o denli görmüyorum. Bir bütünlük ortasında baktığımda şunları görüyorum: Aşikâr ki, Akşener o kelamlarıyla Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda da ‘tekil hareket etme’ eğilimi gösteren CHP Genel Merkezi’ne bir göndermede bulunmuş oldu. Benim adaylığımı ciddiye almazsanız, ben de sizin aday olmasını istemediğiniz kişiyi öne çıkarırım demiş oldu. Alışılmış bu ‘pohpohlama’, İmamoğlu’nun adaylığına karşı olduğunu açıkça duyuran Kılıçdaroğlu ve kurmaylarını rahatsız etti. İmamoğlu’na bu rahatsızlık, ‘CHP’li bir belediye lideri olduğunu unutma’ mesajıyla iletildi, ya da o denli hissettirildi. O da, iletisi aldım bildirisini vermek için ‘Aklımda bir tek İstanbul var. Daha üstlerde gözüm yok’ anlamına gelen o malum açıklamasını yaptı.
Mülakat mesleği olmayan fakat CHP idaresine yakınlığı ile bilinen bir akademisyene bu demeci vererek, Kılıçdaroğlu ve yakın kurmaylarına ‘Bakın bunları size söylüyorum, siz üzerinize alının’ demiş oldu.
Pekala, bu kelamları İmamoğlu’nun adaylık yarışından çekildiği manasına gelir mi? Hiç sanmıyorum. Vazgeçmeyecek, o da, kendi kozlarını son ana kadar kullanmaya devam edecektir.”
Yazanın tamamını okumak için
Geçen hafta Güzel Parti Genel Lideri Akşener’in yakın kurmayları içinde yer alan Genel Lider Yardımcısı Cihan Paçacı’nın gazeteci Muharrem Sarıkaya’ya söylemiş olduklerinin, muhalefetin iki lokomotif partisi içindeki ‘didişme halini’ gün yüzüne çıkardığını öne süren Acet, “Bu iki partiye dayanak veren çevreler, Cumhur İttifakı’nın muhalefeti bölmek, ortalarına nifak sokmak için özel bir gündemle hareket ettiği tezinden yola çıkarak bu tartışmaların ‘suni gündem’ olduğunu savunuyorlar lakin işin gerçeği o denli değil. Gerçek bir hengame, hengame değilse bile görüş ayrılıklarının ürettiği didişme hali var orada ve bu durum, dikkat cazip olduğu için haliyle gündem olmaya da devam ediyor” diye yazdı.
Paçacı’nın ve CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet gazetesinden İpek Özbey’e yaptığı açıklamaları hatırlatan Acet, Millet İttifakı’nda yer alan partilerin bir ortada tutan üç temel motivasyon kaynağını şu biçimde sıraladı:
1-Tayyip Erdoğan’ı iktidardan uzaklaştırmak için ‘güç birliği yapma’ zorunluluğu.
2-İktidar nimetlerinden yararlanma/paylaşma azmi/arzusu.
3-Cumhurbaşkanı seçimleri için ‘Aday ben olmalıyım’ rekabeti.”
CHP ve Düzgün Parti içinde Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda tansiyon yaşandığını öne süren Acet, yazısına şu biçimde devam etti:
“Meral Hanım’ın Ekrem İmamoğlu’nu Fatih Sultan Mehmet’e benzeterek göklere çıkardığı konuşmasından kısa bir süre daha sonra İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı konusunda frene basmasını bir başkasından bağımsız, kendi başına gelişen iki farklı hadise olarak mı görüyorsunuz yoksa?
Ben o denli görmüyorum. Bir bütünlük ortasında baktığımda şunları görüyorum: Aşikâr ki, Akşener o kelamlarıyla Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda da ‘tekil hareket etme’ eğilimi gösteren CHP Genel Merkezi’ne bir göndermede bulunmuş oldu. Benim adaylığımı ciddiye almazsanız, ben de sizin aday olmasını istemediğiniz kişiyi öne çıkarırım demiş oldu. Alışılmış bu ‘pohpohlama’, İmamoğlu’nun adaylığına karşı olduğunu açıkça duyuran Kılıçdaroğlu ve kurmaylarını rahatsız etti. İmamoğlu’na bu rahatsızlık, ‘CHP’li bir belediye lideri olduğunu unutma’ mesajıyla iletildi, ya da o denli hissettirildi. O da, iletisi aldım bildirisini vermek için ‘Aklımda bir tek İstanbul var. Daha üstlerde gözüm yok’ anlamına gelen o malum açıklamasını yaptı.
Mülakat mesleği olmayan fakat CHP idaresine yakınlığı ile bilinen bir akademisyene bu demeci vererek, Kılıçdaroğlu ve yakın kurmaylarına ‘Bakın bunları size söylüyorum, siz üzerinize alının’ demiş oldu.
Pekala, bu kelamları İmamoğlu’nun adaylık yarışından çekildiği manasına gelir mi? Hiç sanmıyorum. Vazgeçmeyecek, o da, kendi kozlarını son ana kadar kullanmaya devam edecektir.”
Yazanın tamamını okumak için