Afganistan'ın Ruslar Tarafından İşgali
Afganistan, 20. yüzyılın sonlarına doğru büyük bir jeopolitik mücadelenin merkezi haline gelmiş ve Sovyetler Birliği'nin (Rusya'nın o dönemdeki haliyle) işgali, bölgedeki tarihi sürecin önemli bir dönüm noktası olmuştur. Rusların Afganistan'ı işgali, 1979 yılında başladı ve 1989 yılına kadar devam etti. Bu süreç, sadece Afgan halkını değil, aynı zamanda dünya politikasını da derinden etkilemiştir.
Afganistan’a Rus İstilası Başlangıcı
Afganistan, 1970'lerin sonlarına doğru iç karışıklıklar ve siyasi belirsizliklerle mücadele ediyordu. 1973'te monarşinin yıkılmasından sonra, ülke sosyalist bir hükümetin ve takip eden yıllarda da çeşitli yönetim değişikliklerinin etkisi altına girdi. 1978'de, Taraki'nin liderliğindeki komünist Partisi Halkı Demokratik Parti (PDPA) tarafından gerçekleştirilen darbe ile Sovyet destekli bir rejim kuruldu. Bu darbe, Afgan halkı arasında büyük bir muhalefetle karşılandı. Bu durum, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'da istikrarlı bir komünist yönetim kurma çabalarını tetikledi.
Sovyetler Birliği, Afgan hükümetinin karşılaştığı isyanları bastırabilmesi için askeri müdahaleye karar verdi. 24 Aralık 1979'da, Sovyetler Birliği Afganistan’a yaklaşık 85,000 kişilik bir ordu gönderdi. Bu, Sovyetlerin Afganistan’a yönelik resmi işgalinin başlangıcı olarak kabul edilir. Bu işgal, Sovyetler Birliği'nin dış politikasındaki en büyük askeri müdahalelerden biriydi ve Soğuk Savaş’ın önemli bir aşamasını oluşturuyordu.
Afganistan’da Rusların Karşılaştığı Direniş
Sovyetler Birliği, Afgan hükümetinin destekçilerini korumak amacıyla ülkeye asker gönderse de, kısa süre içerisinde Afgan halkının büyük bir direnişiyle karşılaştı. Afgan halkı, Sovyetler'e karşı güçlü bir gerilla mücadelesi başlattı. Bu direnişi organize edenler, ülkedeki radikal İslamcı gruplar ve özellikle Taliban’ın öncülleri olan mücahitlerdi. Bu grupların başında, Osama bin Laden’in de yer aldığı, dünyanın dört bir yanından gelen cihatçı gönüllüler bulunuyordu.
Sovyetler, her ne kadar üstün askeri güce sahip olsalar da, Afganistan’ın zorlu coğrafyası ve halkın yoğun direnişi karşısında zorlanmaya başladılar. Ayrıca Sovyetler Birliği’nin içindeki ekonomik sıkıntılar ve kamuoyundaki savaş karşıtı eğilimler de, Afganistan’daki savaşı yönetmeyi daha da zorlaştırdı.
Uluslararası Tepkiler ve Müdahale
Sovyetlerin Afganistan’a müdahalesi, dünya çapında büyük bir tepkiyle karşılandı. Birçok ülke, Sovyet işgalini kınadı ve Afganistan’daki mücahitlere yardım göndermeye başladı. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Pakistan ve Suudi Arabistan, mücahitlere askeri ve mali yardımlar sağladı. Bu yardımlar, mücahitlerin Sovyetlere karşı daha etkili bir direniş göstermelerine yardımcı oldu. CIA, mücahitlere eğitim ve silah desteği vererek bu direnişi daha da güçlendirdi.
Birleşmiş Milletler (BM), Sovyetlerin Afganistan’ı işgalini kınadı ve Sovyetler Birliği’ni Afganistan’dan çekilme çağrısında bulundu. Aynı zamanda birçok Batılı ülke, Sovyetlerin Afganistan’daki işgalini Soğuk Savaş bağlamında, Sovyetler Birliği’nin küresel nüfuzunu arttırmaya yönelik bir hamle olarak gördü ve bu nedenle Afganistan’ı işgal eden Sovyetlere karşı ekonomik ve siyasi yaptırımlar uygulamaya başladı.
Sovyetlerin Savaşta Karşılaştığı Zorluklar
Sovyetler Birliği, başlangıçta Afganistan’da hızlı bir zafer kazanmayı bekliyordu. Ancak, savaşın seyrine dair hesaplamalar yanlış çıktı. Sovyetler, Afgan dağlarında ve kırsal bölgelerdeki gerillaların üstün mücadele becerileri karşısında büyük zorluklar yaşadı. Havanın sert koşulları ve dağlık araziler, Sovyet birlikleri için önemli engeller oluşturuyordu.
Sovyetlerin karşılaştığı bir diğer büyük zorluk ise halkın genellikle Sovyet işgaline karşı direnişiyle doğrudan bağlantılıydı. Afgan halkı, Sovyetlerin kültürel, dini ve siyasi etkilerine karşı direndi. Özellikle, Sovyetlerin ateizm temelli komünist yönetim biçimi, ülkenin çoğunlukla müslüman olan halkı için kabul edilemezdi.
Sovyetler Birliği, mücadeleye rağmen Afganistan’daki direnişi kırmayı başaramadı. Aslında bu savaş, Sovyetler Birliği’nin kendi iç yapısındaki çöküşüyle paralel bir şekilde devam etti.
Sovyetlerin Afganistan'dan Çekilişi
1986’dan itibaren, Sovyetler Birliği’nin iç sorunları ve uluslararası baskılar artmaya başladı. 1986’da Mihail Gorbaçov’un Sovyetler Birliği’nin yeni lideri olarak göreve gelmesiyle birlikte, Afganistan’daki savaşın sonlandırılmasına yönelik çeşitli girişimler başlatıldı. Sovyetler, askeri olarak mücadelenin galibi olamayacaklarını fark etmişti. Aynı zamanda, savaşın maliyeti Sovyet ekonomisini ağır bir şekilde zorluyordu.
Sovyetler Birliği, 15 Mayıs 1988’de Afganistan’dan çekilme anlaşması imzaladı. Sovyet ordusu, 15 Şubat 1989’a kadar Afganistan’dan tamamen çekildi. Bu çekiliş, Sovyetler Birliği için büyük bir prestij kaybıydı ve Afganistan’daki savaş, Sovyetlerin yıkılmasına giden yolun bir parçası olarak kabul edilebilir.
Afganistan’daki Sonuçlar ve Etkiler
Sovyetlerin Afganistan’daki yenilgisi, sadece Sovyetler Birliği için değil, tüm dünya için uzun vadeli sonuçlar doğurdu. Sovyetlerin yaşadığı bu başarısızlık, hem askeri hem de siyasi anlamda büyük bir darbe almasına yol açtı ve Soğuk Savaş’ın sonlarına doğru Sovyetler Birliği’nin içindeki reformlara olan ihtiyacı pekiştirdi. Afganistan’daki direnişin başarıya ulaşması, dünya çapında özellikle mücahit hareketlerinin yükselmesine neden oldu.
Bununla birlikte, Sovyetlerin çekilmesinin hemen ardından, Afganistan'da iç savaş başladı. Afgan hükümeti, Sovyetlerin yardımları olmadan direnişe karşı durmakta zorlandı ve 1992'de hükümet düşerek, ülke içinde kaos ve çatışmalar devam etti. Bu durum, ilerleyen yıllarda Taliban’ın iktidara gelmesine ve bölgedeki terörizmin artmasına yol açtı.
Sonuç
Sovyetler Birliği’nin Afganistan’daki işgali, Soğuk Savaş’ın önemli bir dönüm noktasıydı. 1979-1989 yılları arasında süren bu işgal, Sovyetlerin askeri ve politik açıdan büyük bir yenilgiye uğramasına yol açtı. Afgan halkının gösterdiği direniş, mücahitler tarafından verilen uluslararası destekle birleşerek Sovyetlerin çekilmesini sağladı. Ancak, bu zaferin hemen ardından gelen iç savaş ve karışıklık, Afganistan’ı bir istikrarsızlık içine sürükledi. Bu süreç, Afganistan’daki modern tarih ve dünya siyaseti üzerinde derin etkiler bırakmıştır.
Afganistan, 20. yüzyılın sonlarına doğru büyük bir jeopolitik mücadelenin merkezi haline gelmiş ve Sovyetler Birliği'nin (Rusya'nın o dönemdeki haliyle) işgali, bölgedeki tarihi sürecin önemli bir dönüm noktası olmuştur. Rusların Afganistan'ı işgali, 1979 yılında başladı ve 1989 yılına kadar devam etti. Bu süreç, sadece Afgan halkını değil, aynı zamanda dünya politikasını da derinden etkilemiştir.
Afganistan’a Rus İstilası Başlangıcı
Afganistan, 1970'lerin sonlarına doğru iç karışıklıklar ve siyasi belirsizliklerle mücadele ediyordu. 1973'te monarşinin yıkılmasından sonra, ülke sosyalist bir hükümetin ve takip eden yıllarda da çeşitli yönetim değişikliklerinin etkisi altına girdi. 1978'de, Taraki'nin liderliğindeki komünist Partisi Halkı Demokratik Parti (PDPA) tarafından gerçekleştirilen darbe ile Sovyet destekli bir rejim kuruldu. Bu darbe, Afgan halkı arasında büyük bir muhalefetle karşılandı. Bu durum, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'da istikrarlı bir komünist yönetim kurma çabalarını tetikledi.
Sovyetler Birliği, Afgan hükümetinin karşılaştığı isyanları bastırabilmesi için askeri müdahaleye karar verdi. 24 Aralık 1979'da, Sovyetler Birliği Afganistan’a yaklaşık 85,000 kişilik bir ordu gönderdi. Bu, Sovyetlerin Afganistan’a yönelik resmi işgalinin başlangıcı olarak kabul edilir. Bu işgal, Sovyetler Birliği'nin dış politikasındaki en büyük askeri müdahalelerden biriydi ve Soğuk Savaş’ın önemli bir aşamasını oluşturuyordu.
Afganistan’da Rusların Karşılaştığı Direniş
Sovyetler Birliği, Afgan hükümetinin destekçilerini korumak amacıyla ülkeye asker gönderse de, kısa süre içerisinde Afgan halkının büyük bir direnişiyle karşılaştı. Afgan halkı, Sovyetler'e karşı güçlü bir gerilla mücadelesi başlattı. Bu direnişi organize edenler, ülkedeki radikal İslamcı gruplar ve özellikle Taliban’ın öncülleri olan mücahitlerdi. Bu grupların başında, Osama bin Laden’in de yer aldığı, dünyanın dört bir yanından gelen cihatçı gönüllüler bulunuyordu.
Sovyetler, her ne kadar üstün askeri güce sahip olsalar da, Afganistan’ın zorlu coğrafyası ve halkın yoğun direnişi karşısında zorlanmaya başladılar. Ayrıca Sovyetler Birliği’nin içindeki ekonomik sıkıntılar ve kamuoyundaki savaş karşıtı eğilimler de, Afganistan’daki savaşı yönetmeyi daha da zorlaştırdı.
Uluslararası Tepkiler ve Müdahale
Sovyetlerin Afganistan’a müdahalesi, dünya çapında büyük bir tepkiyle karşılandı. Birçok ülke, Sovyet işgalini kınadı ve Afganistan’daki mücahitlere yardım göndermeye başladı. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Pakistan ve Suudi Arabistan, mücahitlere askeri ve mali yardımlar sağladı. Bu yardımlar, mücahitlerin Sovyetlere karşı daha etkili bir direniş göstermelerine yardımcı oldu. CIA, mücahitlere eğitim ve silah desteği vererek bu direnişi daha da güçlendirdi.
Birleşmiş Milletler (BM), Sovyetlerin Afganistan’ı işgalini kınadı ve Sovyetler Birliği’ni Afganistan’dan çekilme çağrısında bulundu. Aynı zamanda birçok Batılı ülke, Sovyetlerin Afganistan’daki işgalini Soğuk Savaş bağlamında, Sovyetler Birliği’nin küresel nüfuzunu arttırmaya yönelik bir hamle olarak gördü ve bu nedenle Afganistan’ı işgal eden Sovyetlere karşı ekonomik ve siyasi yaptırımlar uygulamaya başladı.
Sovyetlerin Savaşta Karşılaştığı Zorluklar
Sovyetler Birliği, başlangıçta Afganistan’da hızlı bir zafer kazanmayı bekliyordu. Ancak, savaşın seyrine dair hesaplamalar yanlış çıktı. Sovyetler, Afgan dağlarında ve kırsal bölgelerdeki gerillaların üstün mücadele becerileri karşısında büyük zorluklar yaşadı. Havanın sert koşulları ve dağlık araziler, Sovyet birlikleri için önemli engeller oluşturuyordu.
Sovyetlerin karşılaştığı bir diğer büyük zorluk ise halkın genellikle Sovyet işgaline karşı direnişiyle doğrudan bağlantılıydı. Afgan halkı, Sovyetlerin kültürel, dini ve siyasi etkilerine karşı direndi. Özellikle, Sovyetlerin ateizm temelli komünist yönetim biçimi, ülkenin çoğunlukla müslüman olan halkı için kabul edilemezdi.
Sovyetler Birliği, mücadeleye rağmen Afganistan’daki direnişi kırmayı başaramadı. Aslında bu savaş, Sovyetler Birliği’nin kendi iç yapısındaki çöküşüyle paralel bir şekilde devam etti.
Sovyetlerin Afganistan'dan Çekilişi
1986’dan itibaren, Sovyetler Birliği’nin iç sorunları ve uluslararası baskılar artmaya başladı. 1986’da Mihail Gorbaçov’un Sovyetler Birliği’nin yeni lideri olarak göreve gelmesiyle birlikte, Afganistan’daki savaşın sonlandırılmasına yönelik çeşitli girişimler başlatıldı. Sovyetler, askeri olarak mücadelenin galibi olamayacaklarını fark etmişti. Aynı zamanda, savaşın maliyeti Sovyet ekonomisini ağır bir şekilde zorluyordu.
Sovyetler Birliği, 15 Mayıs 1988’de Afganistan’dan çekilme anlaşması imzaladı. Sovyet ordusu, 15 Şubat 1989’a kadar Afganistan’dan tamamen çekildi. Bu çekiliş, Sovyetler Birliği için büyük bir prestij kaybıydı ve Afganistan’daki savaş, Sovyetlerin yıkılmasına giden yolun bir parçası olarak kabul edilebilir.
Afganistan’daki Sonuçlar ve Etkiler
Sovyetlerin Afganistan’daki yenilgisi, sadece Sovyetler Birliği için değil, tüm dünya için uzun vadeli sonuçlar doğurdu. Sovyetlerin yaşadığı bu başarısızlık, hem askeri hem de siyasi anlamda büyük bir darbe almasına yol açtı ve Soğuk Savaş’ın sonlarına doğru Sovyetler Birliği’nin içindeki reformlara olan ihtiyacı pekiştirdi. Afganistan’daki direnişin başarıya ulaşması, dünya çapında özellikle mücahit hareketlerinin yükselmesine neden oldu.
Bununla birlikte, Sovyetlerin çekilmesinin hemen ardından, Afganistan'da iç savaş başladı. Afgan hükümeti, Sovyetlerin yardımları olmadan direnişe karşı durmakta zorlandı ve 1992'de hükümet düşerek, ülke içinde kaos ve çatışmalar devam etti. Bu durum, ilerleyen yıllarda Taliban’ın iktidara gelmesine ve bölgedeki terörizmin artmasına yol açtı.
Sonuç
Sovyetler Birliği’nin Afganistan’daki işgali, Soğuk Savaş’ın önemli bir dönüm noktasıydı. 1979-1989 yılları arasında süren bu işgal, Sovyetlerin askeri ve politik açıdan büyük bir yenilgiye uğramasına yol açtı. Afgan halkının gösterdiği direniş, mücahitler tarafından verilen uluslararası destekle birleşerek Sovyetlerin çekilmesini sağladı. Ancak, bu zaferin hemen ardından gelen iç savaş ve karışıklık, Afganistan’ı bir istikrarsızlık içine sürükledi. Bu süreç, Afganistan’daki modern tarih ve dünya siyaseti üzerinde derin etkiler bırakmıştır.