Sözcü muharriri Hürmet Öztürk, 28 Şubat davasında verilen müebbet mahpus cezalarını eleştirdiği bugünkü yazısında, “Kuşkusuz o devrin yanılgıları da oldu fakat bir periyodun sorumlusu olarak 14 kişiyi mahkum etmek de vicdana sığır mı?” diye sordu.
28 Şubat 1997’de toplanan Ulusal Güvenlik Kurulu’nun (MGK) aldığı 18 husustan oluşan kararları hatırlatan Öztürk, şunları kaydetti:
“Ne oldu? 15 Temmuz darbe teşebbüsünden daha sonra FETÖ’ye ilişkin okullar Ulusal Eğitim Bakanlığı’na devredildi. Şayet, o devir MGK kararları dikkatealınsaydı, 15 Temmuz darbe teşebbüsüne bile kalkışamayacaklardı. Silah ruhsatlarına sıkı kontrol getirilseydi, İnterpol’ün aradığı şahıslara bile silah ruhsatı verilmezdi. Pompalı silah satışları patlamaz, bunlarla cinayetlerin önüne geçilirdi.
Atatürk’e karşı yapılan saygısızlıklar ve Atatürk aleyhine işlenen kabahatler hakkındaki kanunun istismar edilmesine fırsat verilmezdi. Toplum bu kadar kamplaştırılmazdı. Yargıya dinci yapıların sızması önlense, kararlar cemaatten gelen buyruklara göre verilmez, yargıya itimat tabana vurmazdı. Sonuçta 4 bini aşkın yargı mensubu meslekten çıkarıldı.”
“Bu dava bugün bizi bağlıyor ancak davaya karar verenlerin de çocuklarına miras olacaktır”
Yazısında Çevik Bir’in Sözcü’ye yaptığı, “Biz hükümetin verdiği nazaranvleri yerine getirdik” açıklamasını hatırlatan Öztürk, Çetin Doğan’ın da kendisine yatığı şu açıklamaya yer verdi:
“Ben söylenmemiş olan bir şeyi söyleyeyim: 18 Haziran 1997’de Erbakan istifasını verdi. Erbakan, Cumhurbaşkanı’na istifasını sunarken, ‘Şimdiye kadar bana gösterdiğiniz yakın ilgiyi, alakayı, yardımı Tansu Hanım’a da verin. Doğal o kendi seçeceği kimseye ipotek konulmasını istemediği için ‘Yenisi kurulana kadar hükümetin bakılırsave devam etmesini’ istedi. 30 Haziran’a kadar, yani yeni hükümet kurulana kadar devam etti. ‘Darbe yaptığı söylenen bizlerden bir kısmı ağustosta benim üzere emekliye ayrıldı. Yani nereden tutsan elinde kalan bir dava. İnsanın üzüldüğü nokta bu. Kimse, zahmet edip de o iddianamelerde, gerekçeli kararda yer alan sözlere bakmadı. Son olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini münasebetleriyle ortaya koyduk. Ben şunu söylüyorum: Bu dava bugün bizi bağlıyor. Fakat davaya karar verenlerin de çocuklarına miras olacaktır.
‘Hatalarınız oldu mu?’ diye soruluyor. var ise gösterin. vazifede de her fırsatta demokratik cumhuriyete bağlılığımızı lisana getirdik. Darbelerden en büyük ziyanı Silahlı Kuvvetler gördü.”
Öztürk son olarak, “Kuşkusuz o periyodun yanlışları da oldu. Lakin bir devrin sorumlusu olarak 14 kişiyi mahkumetmek de vicdana sığır mı? Yorumu siz yapın” dedi.
Yazının tamamını okumak için .
28 Şubat 1997’de toplanan Ulusal Güvenlik Kurulu’nun (MGK) aldığı 18 husustan oluşan kararları hatırlatan Öztürk, şunları kaydetti:
“Ne oldu? 15 Temmuz darbe teşebbüsünden daha sonra FETÖ’ye ilişkin okullar Ulusal Eğitim Bakanlığı’na devredildi. Şayet, o devir MGK kararları dikkatealınsaydı, 15 Temmuz darbe teşebbüsüne bile kalkışamayacaklardı. Silah ruhsatlarına sıkı kontrol getirilseydi, İnterpol’ün aradığı şahıslara bile silah ruhsatı verilmezdi. Pompalı silah satışları patlamaz, bunlarla cinayetlerin önüne geçilirdi.
Atatürk’e karşı yapılan saygısızlıklar ve Atatürk aleyhine işlenen kabahatler hakkındaki kanunun istismar edilmesine fırsat verilmezdi. Toplum bu kadar kamplaştırılmazdı. Yargıya dinci yapıların sızması önlense, kararlar cemaatten gelen buyruklara göre verilmez, yargıya itimat tabana vurmazdı. Sonuçta 4 bini aşkın yargı mensubu meslekten çıkarıldı.”
“Bu dava bugün bizi bağlıyor ancak davaya karar verenlerin de çocuklarına miras olacaktır”
Yazısında Çevik Bir’in Sözcü’ye yaptığı, “Biz hükümetin verdiği nazaranvleri yerine getirdik” açıklamasını hatırlatan Öztürk, Çetin Doğan’ın da kendisine yatığı şu açıklamaya yer verdi:
“Ben söylenmemiş olan bir şeyi söyleyeyim: 18 Haziran 1997’de Erbakan istifasını verdi. Erbakan, Cumhurbaşkanı’na istifasını sunarken, ‘Şimdiye kadar bana gösterdiğiniz yakın ilgiyi, alakayı, yardımı Tansu Hanım’a da verin. Doğal o kendi seçeceği kimseye ipotek konulmasını istemediği için ‘Yenisi kurulana kadar hükümetin bakılırsave devam etmesini’ istedi. 30 Haziran’a kadar, yani yeni hükümet kurulana kadar devam etti. ‘Darbe yaptığı söylenen bizlerden bir kısmı ağustosta benim üzere emekliye ayrıldı. Yani nereden tutsan elinde kalan bir dava. İnsanın üzüldüğü nokta bu. Kimse, zahmet edip de o iddianamelerde, gerekçeli kararda yer alan sözlere bakmadı. Son olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini münasebetleriyle ortaya koyduk. Ben şunu söylüyorum: Bu dava bugün bizi bağlıyor. Fakat davaya karar verenlerin de çocuklarına miras olacaktır.
‘Hatalarınız oldu mu?’ diye soruluyor. var ise gösterin. vazifede de her fırsatta demokratik cumhuriyete bağlılığımızı lisana getirdik. Darbelerden en büyük ziyanı Silahlı Kuvvetler gördü.”
Öztürk son olarak, “Kuşkusuz o periyodun yanlışları da oldu. Lakin bir devrin sorumlusu olarak 14 kişiyi mahkumetmek de vicdana sığır mı? Yorumu siz yapın” dedi.
Yazının tamamını okumak için .