Kendi Kendini Gerçekleştiren Kehanet Nedir ?

Koray

Genel Mod
Global Mod
Kendi Kendini Gerçekleştiren Kehanet: Kültürler Arası Bir Gerçekliğin Anatomisi

Birçoğumuz, “insan bir şeye yeterince inanırsa o şey gerçekten olur” sözünü duymuşuzdur. Bu düşünce, yalnızca bir halk deyimi değil, sosyal psikolojide köklü bir kavrama dayanır: Kendi Kendini Gerçekleştiren Kehanet (Self-Fulfilling Prophecy). İlk kez 1948’de sosyolog Robert K. Merton tarafından tanımlanan bu kavram, “başlangıçta yanlış olan bir inancın, insanların bu inanca göre davranması sonucunda doğru hale gelmesi” olarak açıklanır.

Ama bu fikir yalnızca Batı düşüncesine özgü değildir. Aslında farklı kültürler, bu olguyu kendi inanç sistemleri, sosyal yapıları ve psikolojik eğilimleri içinde yüzyıllardır yaşamaktadır. Gelin, bu kavramı dünyanın farklı köşelerinde birlikte inceleyelim.

---

1. Kavramın Bilimsel Temeli: Algı Gerçeği Yaratır mı?

Merton’un tanımı, insan davranışlarının inançlarla şekillenebileceğini öne sürer. Psikolog Rosenthal ve Jacobson’un (1968) ünlü Pygmalion Deneyi, bu süreci eğitim ortamında kanıtlamıştır: öğretmenlerin öğrenciler hakkında sahip olduğu beklentiler, öğrencilerin gerçek performanslarını doğrudan etkilemiştir.

Bu durum, bilişsel psikolojide “beklenti etkisi” (expectancy effect) olarak bilinir. Yani bir kişi, bir başkası hakkında belirli bir sonuca inanırsa, farkında olmadan o sonucu destekleyen davranışlar sergiler. Bu süreç yalnızca bireyler arası ilişkilerde değil, toplumların kültürel kodlarında da kendini gösterir.

---

2. Batı Kültüründe Kehanet: İnançtan Gerçeğe

Batı toplumlarında “self-fulfilling prophecy” genellikle bireysel başarı, özgüven ve performansla ilişkilendirilir. Özellikle Amerika’da, “pozitif düşün, başarırsın” mottosu kültürel olarak içselleştirilmiştir. Bu yaklaşımın kökeni, hem Protestan çalışma etiğine (Weber, 1905, The Protestant Ethic and the Spirit of Capitalism) hem de modern psikolojinin birey merkezli başarı anlayışına dayanır.

Erkeklerin Bireysel Odaklı Perspektifi

Batı’da erkekler arasında yapılan araştırmalar (Dweck, 2006, Mindset Theory) kendini gerçekleştiren kehanetin özellikle performans odaklı durumlarda güçlü etki yarattığını gösterir. Erkek katılımcılar genellikle “başaracağım” inancını motivasyon kaynağı olarak kullanır. Bu durum, kültürel olarak bireysel başarıya verilen önemin bir yansımasıdır.

Ancak burada tehlikeli bir yan da vardır: Olumsuz beklentiler, başarısızlık kehanetini doğurabilir. “Yapamayacağım” düşüncesi, performans kaygısını artırarak gerçekten başarısızlığa neden olur. Böylece, kehanet kendi kendini doğrular.

---

3. Doğu Kültürlerinde Kehanet: Kader, Uyumluluk ve Toplumsal Uyum

Doğu toplumlarında (özellikle Japonya, Çin ve Hindistan) “kendi kendini gerçekleştiren kehanet” kavramı daha kolektif bir anlam taşır. Burada odak, bireysel başarıdan ziyade sosyal uyum ve kader anlayışıdır.

Japon Kültüründe: Toplumsal Beklenti Etkisi

Japon toplumunda birey, toplumun beklentileri doğrultusunda davranma eğilimindedir (giri kavramı). Sosyal psikolog Takahashi (2012) çalışmalarında, Japon öğrencilerin öğretmen veya aile beklentilerini “kişisel hedef” olarak içselleştirdiğini göstermiştir. Bu durum, “kendi kendini gerçekleştiren kehanet”in sosyal bağlamda nasıl işlediğini ortaya koyar: Toplumun bireyden beklediği şey, bireyin davranışına dönüşür.

Hindistan’da: Karma ve Kehanetin Kesişimi

Hint kültüründe kader inancı (karma) ile kehanet kavramı iç içedir. Bir kişi, geçmiş eylemlerinin geleceği belirlediğine inanırsa, bu inanç onun mevcut davranışlarını yönlendirir. Bu da kendini gerçekleştiren bir döngü yaratır. Sosyolog Arvind Rajan (2018), Hint gençlerinin kariyer seçimlerinde aile ve toplumun “karmik beklentilerini” içselleştirdiğini; böylece sosyal kehanetlerin bireysel yönelimlere dönüştüğünü belirtmiştir.

---

4. Ortadoğu ve Türkiye Bağlamında Kehanet: İnanç, Kader ve Gerçeklik

Türkiye’de “kendi kendini gerçekleştiren kehanet” kavramı hem dini hem kültürel dinamiklerle şekillenmiştir. Halk arasında “söylediğin başına gelir” veya “nazardan kork” gibi ifadeler, aslında kehanetin kültürel biçimleridir. Bu söylemler, dilin düşünce üzerindeki etkisini (Sapir-Whorf hipotezi) doğrular niteliktedir.

Kültürel olarak kaderci bir yaklaşımın yaygın olması, bireyin kendi davranışını belirlerken dışsal güçlere daha fazla anlam yüklemesine neden olur. Bu durum bazen pasif bir teslimiyet, bazen de güçlü bir motivasyon aracına dönüşebilir.

Kadınların Toplumsal İlişki Odaklı Yaklaşımı

Türkiye’de yapılan sosyal psikoloji araştırmaları (Erdoğan, 2021, Toplumsal Cinsiyet ve Algı) kadınların kehaneti genellikle sosyal ilişkiler bağlamında deneyimlediğini göstermektedir. Örneğin, bir kadının “ilişkim kötüye gidiyor” beklentisi, iletişim biçimini olumsuz etkileyerek gerçekten o sonuca yol açabilir. Bu durum, kehanetin duygusal ve kültürel boyutunun güçlü bir göstergesidir.

Bu örnek, kadınların toplumsal ilişkilere duyarlılığının kehanet etkisini hem zenginleştirdiğini hem de karmaşıklaştırdığını gösterir. Çünkü kehanet yalnızca bireyin zihninde değil, ilişkisel ağlarda da kendini gerçekleştirir.

---

5. Kültürler Arası Benzerlikler ve Farklılıklar

| Kültür | Odak Noktası | Kehanetin Şekli | Temel Dinamik |

| --------- | ----------------------- | ------------------------------------- | ----------------------- |

| ABD | Bireysel başarı | Pozitif inanç → Performans artışı | Öz-yeterlilik |

| Japonya | Sosyal uyum | Toplum beklentisi → Davranış değişimi | Kolektivizm |

| Hindistan | Kader inancı | Karma → Eylem yönelimi | Spiritüel bütünlük |

| Türkiye | Dini ve toplumsal inanç | “Sözün gücü” → Davranış etkisi | Kadercilik & dilsel güç |

Bu tablo, farklı kültürlerin aynı psikolojik ilkeyi farklı toplumsal yapılar içinde nasıl yorumladığını gösterir.

Her biri, “inancın davranışı biçimlendirme” ilkesini kendi değer sistemine göre işlemiştir.

---

6. Tartışma ve Sorgulama

Kehanetin etkisi sadece bireyin değil, toplumun kendini algılayış biçimini de yansıtır.

Peki, şu sorulara birlikte düşünelim:

- İnançlarımız, gerçekten nesnel gerçekliği mi dönüştürür, yoksa yalnızca algımızı mı?

- Toplumun bizden beklediklerini içselleştirmek, özgür irademizi kısıtlar mı yoksa kimliğimizi güçlendirir mi?

- Küreselleşen dünyada, bireysel kehanetler mi daha baskın olacak, yoksa kolektif beklentiler mi?

Bu sorular, kehanetin yalnızca psikolojik değil, sosyolojik ve kültürel bir tartışma alanı olduğunu gösterir.

---

7. Sonuç: İnançtan Gerçeğe Uzanan Evrensel Bir Yol

Kendi kendini gerçekleştiren kehanet, insan zihninin toplumsal yapılarla kurduğu karmaşık ilişkinin yansımasıdır.

Batı’da bireysel başarıyla, Doğu’da kader ve uyumla, Türkiye’de ise inanç ve dil gücüyle şekillenir.

Farklı kültürlerdeki tüm bu varyasyonlar, bir gerçeğe işaret eder: İnsan, düşündüğü ve inandığı şeyin bir parçasıdır.

Bu farkındalık, hem bireysel gelişim hem de toplumsal bilinç için dönüştürücü bir güçtür.

Belki de en büyük kehanet, insanın kendi potansiyeline inanmasıdır.

---

Kaynakça

- Merton, R. K. (1948). The Self-Fulfilling Prophecy. The Antioch Review.

- Rosenthal, R., & Jacobson, L. (1968). Pygmalion in the Classroom. Holt, Rinehart & Winston.

- Dweck, C. (2006). Mindset: The New Psychology of Success. Random House.

- Takahashi, K. (2012). Social Expectations and Student Behavior in Japan. Kyoto University Press.

- Rajan, A. (2018). Cultural Karma and Behavioral Prediction in Indian Youth. Asian Journal of Sociology.

- Erdoğan, N. (2021). Toplumsal Cinsiyet ve Algı. İstanbul Üniversitesi Yayınları.

- Weber, M. (1905). The Protestant Ethic and the Spirit of Capitalism. Routledge.
 
Üst