JoKeR
Active member
Evvel Oscar merasimiyle başlayalım…
Salgın süreci daha sonrası olağanlaşma göstergelerinden biri de Oscar’ın eski formatla yapılmasıydı tahminen. Sinema dalının merkezi olan merasim dünyanın dört bir yanında 15 milyon kişi tarafınca izlendi. Geçen yıla oranla yüzde 50 artış olsa da salgın öncesi periyottaki 20 milyon barajına ulaşılamadı. Will Smith’in Chris Rock’a tokat atması da reytinglerde istek edilen seviyeyi sağlamadı (tokat kurgu idi demiyorum, sonuçlarla ilgileniyorum).
Gecenin en kârlı ismi elbet Coda sineması ve grubuydu. Aday gösterildiği 3 kolda da mükafata uzanan sinema, Oscar’da az rastlanan bir muvaffakiyet sağladı. Bununla da kalmadı. Sinemanın imalcisi Apple Tv muvaffakiyetten nasibini aldı. Dünya televizyon ve sinema yayıncılığının referans kaynaklarından olan Variety’de yer alan habere bakılırsa Coda’nın başarısı abone sayısına ve izlenme oranlarına direkt tesir etti. Apple TV Plus yüzde 25 oranında yeni izleyici çekti. Coda’nın izlenme oranı ise evvelki haftasına göre yüzde 300’den çok arttı.
DİJİTAL PLATFORM SİNEMALARI REVAÇTA
Oscar’da en epey adaylık alan sinema The Power of The Dog da Netflix sinemasıydı.
12 dalga aday olan sinema yalnızca en yeterli direktör mükafatına uzanabildi. En âlâ sinema kategorisinde yarışan Don’t Look Up da bir Netflix sinemasıydı.
Nihayetinde karşımıza net bir tablo çıkıyor. Dijital mecraların üretimleri artık sinema bölümünün gerçeği. Bunun da ötesinde sinema salonu dediğimiz yerin yakın vakitte nostaljik bir alan olarak kalması öngörülebilir.
Dijital mecralar artık Hollywood’un ve bütün ülke sinemalarının yerini alabilecek kapasiteye ulaşıyor. Bir sinema yapıp sinemada vizyona soktuğunuzda ulaşacağınız kişi sayısı kısıtlı kalıyor. halbuki dijital mecrada gösterilen üretim yalnızca birkaç günde milyonlarca şahsa ulaşabiliyor. Global rekabete açık bir mecranın Türkiye için önemli bir gereksinim olduğu açık. Mevcut dijital mecraların ise Türkiye haricinde rekabete girmeleri şu an mümkün görünmüyor. Bunu başarabilecek tek güç TRT.
TRT İSTİKRARLARI DEĞİŞTİRİR
Türkiye’de yayıncılığın her devir amiral gemisi olan TRT’nin dijital mecra için de hazırlık ortasında olduğunu biliyoruz. Umarım epey geçmeden yayına girer ve pazarda hak ettiği yeri alır. Çünkü TRT’nin dünya çapında izlenen dizileri ve programları, dijital mecraların global rekabetinde önemli avantaj sağlayacaktır. esasen onlarca ülkeye satılan TRT dizileri, yeni sistem ile beşerler için daha kolay ulaşılabilir ve izlenebilir olacaktır. TRT açısından da misyon ve vizyona uygun üretimlerin milyonlarca bireye tıpkı anda sergilenmesi mümkün kılınacaktır. Dal TRT’nin dijitalde rol almasını heyecanla bekliyor.
DÜNYADA 8 BİREYDEN BİRİ DİJİTAL ABONESİ
Dijital pazarın ne kadar büyük olduğunu ve önlenemez bir süratle genişlediğini görmek için datalara bakalım. 2021’de dünya çapında dijital abone sayısı arttı. Salgının da tesiriyle dünyada abonelik sayısı 2020’de 1 milyarın üzerine çıkmıştı (1 milyar kişi demek değil bu. Bir kişinin birden çok aboneliği de hesaba katılmalı. Takribi 850 milyon bireyden bahsedebiliyoruz). olağan olarak 2022’ye geldiğimizde bu bilgi en az 1 milyar 100 milyona ulaşmış durumda.
Dünya pazarındaki durumla Türkiye’deki görünüm farklı ele alınmalı elbette. Dünya devleri yavaş yavaş Türkiye pazarına giriyor. Amazon Prime burada, Netflix birinci gelen idi. Disney ise sırada. ABD’nin başı çektiği dünya pazarında Netflix birinci sırada yer alıyor. Abone sayısının 220 milyondan fazla olduğu belirtiliyor. Bu da pazarın yüzde25’i demek. Disney’in yan kuruluşları ile birlikte abone sayısının 200 milyona ulaştığı varsayım ediliyor. bir daha Variety’deki rapora bakılırsa HBO Max’in yalnızca ABD’deki abone sayısı 45 milyonken, Amazon Prime Video’nun global abone sayısı 160 milyon kadar… Discovery, Paramount üzere mecralar da listede yerini alıyor.
TÜRKİYE’DE DURUM TAZE
Türkiye’de ise pazarın en büyük hissesine sahip olan Blu Tv… Abone sayısının 5 milyona yaklaştığı iddia ediliyor. Netflix ise 4 milyona yakın abone sayısı ile listede ikinci sırada… Exxen’in 1.5 milyon aboneyi geçtiği açıklanmıştı. Pazarın yeni ferdi Gain’in 1 milyona yakın abonesi olduğu biliniyor. Amazon Prime da Türkiye pazarında yüzde 15’lere yakın dilime sahip. Başkalarından farklı olarak içerik üretmekten çok bağımsız sinemaları yayınlayan Mubi de pazarda yüzde 8 oranında ilgi görüyor.
10 YIL daha sonra ÖTEKİ BİR DÜNYA
Görüleceği üzere dijital platformların Türkiye’deki abonelik sayısı en az 15 milyon civarı. Tekil olarak ise 10 milyon bireye tekabül edebilir. İzleme alışkanlığının dijitale kaydığına dair öbür kanıta gerel yok sanırız. Sonuçta Türkiye pazarı TRT’nin girişiyle bir daha şekillenecek. 5-10 yıl daha sonra tahminen de major kanallardan, karasal televizyon yayıncılığından bahsetmeyeceğiz. Üreticiden yayıncısına, yatırımcısından tüketicisine kadar herkes kendini buna hazırlamalı.
Salgın süreci daha sonrası olağanlaşma göstergelerinden biri de Oscar’ın eski formatla yapılmasıydı tahminen. Sinema dalının merkezi olan merasim dünyanın dört bir yanında 15 milyon kişi tarafınca izlendi. Geçen yıla oranla yüzde 50 artış olsa da salgın öncesi periyottaki 20 milyon barajına ulaşılamadı. Will Smith’in Chris Rock’a tokat atması da reytinglerde istek edilen seviyeyi sağlamadı (tokat kurgu idi demiyorum, sonuçlarla ilgileniyorum).
Gecenin en kârlı ismi elbet Coda sineması ve grubuydu. Aday gösterildiği 3 kolda da mükafata uzanan sinema, Oscar’da az rastlanan bir muvaffakiyet sağladı. Bununla da kalmadı. Sinemanın imalcisi Apple Tv muvaffakiyetten nasibini aldı. Dünya televizyon ve sinema yayıncılığının referans kaynaklarından olan Variety’de yer alan habere bakılırsa Coda’nın başarısı abone sayısına ve izlenme oranlarına direkt tesir etti. Apple TV Plus yüzde 25 oranında yeni izleyici çekti. Coda’nın izlenme oranı ise evvelki haftasına göre yüzde 300’den çok arttı.
DİJİTAL PLATFORM SİNEMALARI REVAÇTA
Oscar’da en epey adaylık alan sinema The Power of The Dog da Netflix sinemasıydı.
12 dalga aday olan sinema yalnızca en yeterli direktör mükafatına uzanabildi. En âlâ sinema kategorisinde yarışan Don’t Look Up da bir Netflix sinemasıydı.
Nihayetinde karşımıza net bir tablo çıkıyor. Dijital mecraların üretimleri artık sinema bölümünün gerçeği. Bunun da ötesinde sinema salonu dediğimiz yerin yakın vakitte nostaljik bir alan olarak kalması öngörülebilir.
Dijital mecralar artık Hollywood’un ve bütün ülke sinemalarının yerini alabilecek kapasiteye ulaşıyor. Bir sinema yapıp sinemada vizyona soktuğunuzda ulaşacağınız kişi sayısı kısıtlı kalıyor. halbuki dijital mecrada gösterilen üretim yalnızca birkaç günde milyonlarca şahsa ulaşabiliyor. Global rekabete açık bir mecranın Türkiye için önemli bir gereksinim olduğu açık. Mevcut dijital mecraların ise Türkiye haricinde rekabete girmeleri şu an mümkün görünmüyor. Bunu başarabilecek tek güç TRT.
TRT İSTİKRARLARI DEĞİŞTİRİR
Türkiye’de yayıncılığın her devir amiral gemisi olan TRT’nin dijital mecra için de hazırlık ortasında olduğunu biliyoruz. Umarım epey geçmeden yayına girer ve pazarda hak ettiği yeri alır. Çünkü TRT’nin dünya çapında izlenen dizileri ve programları, dijital mecraların global rekabetinde önemli avantaj sağlayacaktır. esasen onlarca ülkeye satılan TRT dizileri, yeni sistem ile beşerler için daha kolay ulaşılabilir ve izlenebilir olacaktır. TRT açısından da misyon ve vizyona uygun üretimlerin milyonlarca bireye tıpkı anda sergilenmesi mümkün kılınacaktır. Dal TRT’nin dijitalde rol almasını heyecanla bekliyor.
DÜNYADA 8 BİREYDEN BİRİ DİJİTAL ABONESİ
Dijital pazarın ne kadar büyük olduğunu ve önlenemez bir süratle genişlediğini görmek için datalara bakalım. 2021’de dünya çapında dijital abone sayısı arttı. Salgının da tesiriyle dünyada abonelik sayısı 2020’de 1 milyarın üzerine çıkmıştı (1 milyar kişi demek değil bu. Bir kişinin birden çok aboneliği de hesaba katılmalı. Takribi 850 milyon bireyden bahsedebiliyoruz). olağan olarak 2022’ye geldiğimizde bu bilgi en az 1 milyar 100 milyona ulaşmış durumda.
Dünya pazarındaki durumla Türkiye’deki görünüm farklı ele alınmalı elbette. Dünya devleri yavaş yavaş Türkiye pazarına giriyor. Amazon Prime burada, Netflix birinci gelen idi. Disney ise sırada. ABD’nin başı çektiği dünya pazarında Netflix birinci sırada yer alıyor. Abone sayısının 220 milyondan fazla olduğu belirtiliyor. Bu da pazarın yüzde25’i demek. Disney’in yan kuruluşları ile birlikte abone sayısının 200 milyona ulaştığı varsayım ediliyor. bir daha Variety’deki rapora bakılırsa HBO Max’in yalnızca ABD’deki abone sayısı 45 milyonken, Amazon Prime Video’nun global abone sayısı 160 milyon kadar… Discovery, Paramount üzere mecralar da listede yerini alıyor.
TÜRKİYE’DE DURUM TAZE
Türkiye’de ise pazarın en büyük hissesine sahip olan Blu Tv… Abone sayısının 5 milyona yaklaştığı iddia ediliyor. Netflix ise 4 milyona yakın abone sayısı ile listede ikinci sırada… Exxen’in 1.5 milyon aboneyi geçtiği açıklanmıştı. Pazarın yeni ferdi Gain’in 1 milyona yakın abonesi olduğu biliniyor. Amazon Prime da Türkiye pazarında yüzde 15’lere yakın dilime sahip. Başkalarından farklı olarak içerik üretmekten çok bağımsız sinemaları yayınlayan Mubi de pazarda yüzde 8 oranında ilgi görüyor.
10 YIL daha sonra ÖTEKİ BİR DÜNYA
Görüleceği üzere dijital platformların Türkiye’deki abonelik sayısı en az 15 milyon civarı. Tekil olarak ise 10 milyon bireye tekabül edebilir. İzleme alışkanlığının dijitale kaydığına dair öbür kanıta gerel yok sanırız. Sonuçta Türkiye pazarı TRT’nin girişiyle bir daha şekillenecek. 5-10 yıl daha sonra tahminen de major kanallardan, karasal televizyon yayıncılığından bahsetmeyeceğiz. Üreticiden yayıncısına, yatırımcısından tüketicisine kadar herkes kendini buna hazırlamalı.