Tezer Özlü ile hayatın ucuna seyahat

AirdropAvcisi

New member
Kütahya’nın Simav ilçesinde doğan müellif, on yaşına İstanbul’un sokaklarını adımlama başlar. Avusturya Kız Lisesi’nde bir soluk eğitim alsa da yarıda bırakır. Arayış kavramı bir süre daha sonra ona seyahati çağrıştırır ve 1962-1963 senelerında Avrupa otostop seyahatini gerçekleştirir.

64 yılında Adalet Ağaoğlu’nun kardeşi, tiyatrocu ve oyun müellifi Güner Sümer ile Paris’te tanışır ve evlenip Ankara’ya yerleşir.

Bu süreçte Özlü, Almanca çeviriler yapar. 1967 yılında Sümer’den ayrılıp, tekrar İstanbul’un yolunu fiyat. 1967-72 yılları içindeki dönem onun için ruhsal tedavi ve rehabilitasyon süreci olarak mana kazanır.

Akıl hastanelerde yattığı günlerde “Çocukluğun Soğuk Geceleri” isimli birinci romanını kaleme alır.(Bu kitap yayımlanmak için 1980 yılını bekleyecektir) çabucak sonrasında Erden Kıral ile kısa bir evliliği olacaktır. 1981 yılında gittiği Berlin’de Hans Peter Marti ile tanışır ve 1984’te onunla evlenip, Zürih’e yerleşir.


HİÇBİR YERE BAĞLI OLMAMAK FİKRİ

Kaotik hayatı müddetince hiç bir yere bağlı olmamak fikri, onu, hayatı bir tıp “gitmek” ve trenleri de gidebilmenin ve özgürlüğün simgesi haline getirmiştir. Tahminen de sadece bu yüzden ya da bu durumu hiç düşünmeden Avrupa’yı tavaf etmiştir.

hayatı, gitmek olarak anlamlandıracak kadar özgürlüğüne düşkün olan müellif, gittiği”yerlerde de biroldukca toplumsal ve kültürel çıkarımlar yaparak, kitapta bunlara yer vermiştir.

Yabancılaşma ve toplumdan ayrıksı bir hayat sürme isteği, gündelik ve popülist imajlar, toplumun dinamikleri, ömrün kuralları ve savaş tersliği kitapta yer alan en baskın öğeler olarak sayılabilir.

“ÇAĞIMIZIN EN BÜYÜK ACISI”

En baskın serzeniş ise, seyahatin da getirdiği müşahede görüngüsünden olsa gerek, köyden kente, Ortadoğu’dan Avrupa’ya göçtür. Göç onun için o denli bir problemdir ki, kitabın bir kısmında şöyleki bahseder: “Çağımızın en büyük acısının, hayatını yabancı ülkelerde kazanmak zorunda bırakılmışlık olduğuna inanıyorum.”


“YORGUNUM…”

“Yorgunum. Tren istasyona varıyor bile. Çantamı istasyonda bırakıp bir otomobil ile kentin sabahına giriyorum. Sabah daha saat altı olmadan, Kafka’nın doğduğu konutun karşısındayım. Yapının yan duvarında Kafka’nın ince yüzü metal bir heykel olarak işte karşımda. Birden yorgunluğum gidiyor. Fakat beklenmedik bir sabahın maviliğinde birden Kafka’nın konutunun önünde olmayı, bu üç katlı büyük taş yapıya bakıp duruşununu hiç kavrayamıyorsun. Uzak ülkede, sakin kentlerde onun anlatılarıyla geçirdiğin yıllar, daha derin, daha faal, kanılarını daha fazlaca yönlendirmiş, daha benliğine işlemiş süreçler. Yoksa yaşadığımız her an bu biçimdesine geçmişin ağır anılarıyla mı güçleniyor.”


İsviçre (1973)


TEZER ÖZLÜ’NÜN VEDASI…


İnsan birçok defa son bulduğu hissine kapılıyor, halbuki hayatın sonsuzluğunu algılayabilmek için bile kâfi değil, bir insan ömrü. Tezer Özlü 18 Şubat 1986’da Zurih’te bizlere veda etti…

Ergül Tosun

Kitap sayfası için irtibat:

[email protected]
 
Üst