İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, HDP’ye karşı duruşunun, CHP’nin ittifak ortağı Güzel Parti nezdinde bir tansiyon yaratıp yaratmayacağına ait olarak, “İyi Parti’ye de HDP’ye de Saadet Partisi’ne de AKP seçmenine de MHP seçmenine de tıpkı aradayım. Onların oyunu almak istiyorum. Nasıl alacağım? Daha uygun hizmet götürmek zorundayım, dokunmak zorundayım. Bunu yapmaya çalışıyorum” dedi.
Independent Türkçe’den Can Bursalı’nın sorularını yanıtlayan İzmir Büyükşehir Belediye Lideri Tunç Soyer, “Biz Uygun Parti ile de son derece yakın bağlar ortasındayız. Gerçekten başarılı bir işbirliği tabanımız var. Ve çok uyumlu beraberliğimizi sürdürüyoruz. Ancak ittifaklar, resmi ya da gayri resmi takviyeler benim için seçimin bittiği gün daha sonra erdi. O günden itibaren ben bütün İzmir’in belediye başkanlığını yapmak zorundayım. Bir ayrım yapmadan herkesi kucaklamak mecburiyetindeyim. O niçinle o mitinge de giderim, öbür mitinge de giderim. Her yerde olmak mecburiyetindeyim. Zira ben yalnızca bana oy verenlerin lideri değilim. Ben diyorum ki ben flamingoların da lideriyim. E bu biçimde diyen bir adam oy ayrımını yapabilir mi? Yapmamalı esasen. özetlemek gerekirsesı sorunuzun asıl yanıtı şu, Uygun Parti, HDP içindeki istikrarlar problemi benim problemim değil. Bu siyasal partilerin, CHP, Düzgün Parti’nin, HDP’nin içindeki bir problem. Ben belediye lideri olarak hiç bir parti ayırmaksızın hiç bir siyasal görüş farklılığı düşünmeden, herkese tıpkı arada durarak, tıpkı hizmeti üretmek mecburiyetindeyim. İstanbul’da ya da Ankara’da ya da bir öteki yerde nasıl oluyor bilmiyorum. Lakin İzmir’de bu biçimde yapmaya devam ediyorum. Ve bu biçimde yapmaya devam edeceğim. Yani orada bir siyasi hesap gütmüyorum. bu biçimde bir istikrar siyasetim yok. Düzgün Parti’ye de HDP’ye de Saadet Partisi’ne de AKP seçmenine de MHP seçmenine de birebir uzaklıktayım. Onların oyunu almak istiyorum. Nasıl alacağım? Daha âlâ hizmet götürmek zorundayım, dokunmak zorundayım. Bunu yapmaya çalışıyorum” diye konuştu.
“Merkez siyaset düşünmüyorum, belediye lideri olmak için doğmuşum”
Soyer, Cumhurbaşkanı adaylığı konusundaki soruya ise, şu cevabı verdi:
“Benim en büyük gayem bir çentik bırakmak. Yani bizi başka canlılardan ayıran en değerli farklılık tahminen de hayatta bir iz bırakmak gayesi. O izi bırakabileceğim en uygun yerin mahallî idare olduğunu düşünüyorum. Kendi kendime derim yani ben belediye lideri olmak için doğmuşum. O kadar büyük bir aşkla, bu kadar büyük bir tutku ile yapıyorum bu işi. ötürüsı ile de son nefesime kadar lokal yöneticilik yapmak isterim. Makro siyaset yahut işte merkez siyaseti hiç ilgimi çekmiyor. Yani kendi donanımımın taşıdığı meziyetlerin, zafiyetlerin ona uygun olduğunu da düşünmüyorum aslına bakarsanız. Benim en uygun olduğum yer mahallî idare yeri. Bu da bir mecburiyet değil ancak. Mahallî idaresi, belediyeciliği fazlaca severek yapıyorum. Lakin bir vakıfta da, bir dernekte de bir daha tıpkı heyecanla, tıpkı aşkla çalışabilirim. Halkla aramda perde olmasını istemiyorum. Bu halkı fazlaca seviyorum, insanları epey seviyorum, ömrü epey seviyorum, doğayı fazlaca seviyorum ve yararım olsun istiyorum. Yani nefes alırken bu gezegende bir farkındalık yaratmak, bir artı bir şey yapmak, bir çocuğun yüzünü güldürmek, bir ağacı büyütmek, ne bileyim bir yaralı kuşa sahip çıkmak. Bütün bunlar benim hayatımın manası olmuş durumda. hayatımın manasının bu olduğunu düşünüyorum. Bu gezegende bunun için var olduğumu düşünüyorum. O niçinle de elimden geldiğince çalışmaya devam edeceğim. Bunu lakin yerelde yapabilirsiniz, merkez siyaseti öteki bir şey ancak bu benim işim değil. Ben belediyeciyim.”
Independent Türkçe’den Can Bursalı’nın sorularını yanıtlayan İzmir Büyükşehir Belediye Lideri Tunç Soyer, “Biz Uygun Parti ile de son derece yakın bağlar ortasındayız. Gerçekten başarılı bir işbirliği tabanımız var. Ve çok uyumlu beraberliğimizi sürdürüyoruz. Ancak ittifaklar, resmi ya da gayri resmi takviyeler benim için seçimin bittiği gün daha sonra erdi. O günden itibaren ben bütün İzmir’in belediye başkanlığını yapmak zorundayım. Bir ayrım yapmadan herkesi kucaklamak mecburiyetindeyim. O niçinle o mitinge de giderim, öbür mitinge de giderim. Her yerde olmak mecburiyetindeyim. Zira ben yalnızca bana oy verenlerin lideri değilim. Ben diyorum ki ben flamingoların da lideriyim. E bu biçimde diyen bir adam oy ayrımını yapabilir mi? Yapmamalı esasen. özetlemek gerekirsesı sorunuzun asıl yanıtı şu, Uygun Parti, HDP içindeki istikrarlar problemi benim problemim değil. Bu siyasal partilerin, CHP, Düzgün Parti’nin, HDP’nin içindeki bir problem. Ben belediye lideri olarak hiç bir parti ayırmaksızın hiç bir siyasal görüş farklılığı düşünmeden, herkese tıpkı arada durarak, tıpkı hizmeti üretmek mecburiyetindeyim. İstanbul’da ya da Ankara’da ya da bir öteki yerde nasıl oluyor bilmiyorum. Lakin İzmir’de bu biçimde yapmaya devam ediyorum. Ve bu biçimde yapmaya devam edeceğim. Yani orada bir siyasi hesap gütmüyorum. bu biçimde bir istikrar siyasetim yok. Düzgün Parti’ye de HDP’ye de Saadet Partisi’ne de AKP seçmenine de MHP seçmenine de birebir uzaklıktayım. Onların oyunu almak istiyorum. Nasıl alacağım? Daha âlâ hizmet götürmek zorundayım, dokunmak zorundayım. Bunu yapmaya çalışıyorum” diye konuştu.
“Merkez siyaset düşünmüyorum, belediye lideri olmak için doğmuşum”
Soyer, Cumhurbaşkanı adaylığı konusundaki soruya ise, şu cevabı verdi:
“Benim en büyük gayem bir çentik bırakmak. Yani bizi başka canlılardan ayıran en değerli farklılık tahminen de hayatta bir iz bırakmak gayesi. O izi bırakabileceğim en uygun yerin mahallî idare olduğunu düşünüyorum. Kendi kendime derim yani ben belediye lideri olmak için doğmuşum. O kadar büyük bir aşkla, bu kadar büyük bir tutku ile yapıyorum bu işi. ötürüsı ile de son nefesime kadar lokal yöneticilik yapmak isterim. Makro siyaset yahut işte merkez siyaseti hiç ilgimi çekmiyor. Yani kendi donanımımın taşıdığı meziyetlerin, zafiyetlerin ona uygun olduğunu da düşünmüyorum aslına bakarsanız. Benim en uygun olduğum yer mahallî idare yeri. Bu da bir mecburiyet değil ancak. Mahallî idaresi, belediyeciliği fazlaca severek yapıyorum. Lakin bir vakıfta da, bir dernekte de bir daha tıpkı heyecanla, tıpkı aşkla çalışabilirim. Halkla aramda perde olmasını istemiyorum. Bu halkı fazlaca seviyorum, insanları epey seviyorum, ömrü epey seviyorum, doğayı fazlaca seviyorum ve yararım olsun istiyorum. Yani nefes alırken bu gezegende bir farkındalık yaratmak, bir artı bir şey yapmak, bir çocuğun yüzünü güldürmek, bir ağacı büyütmek, ne bileyim bir yaralı kuşa sahip çıkmak. Bütün bunlar benim hayatımın manası olmuş durumda. hayatımın manasının bu olduğunu düşünüyorum. Bu gezegende bunun için var olduğumu düşünüyorum. O niçinle de elimden geldiğince çalışmaya devam edeceğim. Bunu lakin yerelde yapabilirsiniz, merkez siyaseti öteki bir şey ancak bu benim işim değil. Ben belediyeciyim.”