JoKeR
Active member
Öncelikle “batıl inanç ve hurafeler” dediğimizde neleri anlamamız gerektiğini açıklayabilir misiniz?
Batıl inanç, dini bir temeli bulunmayan, Kur’an ve Sünnet tarafınca reddedilen temelsiz niyetleri söz eder. Falcılık, kehanet ve gizemli tedavi çeşitleri batıl inancın ortaya çıktığı en yaygın bahislerdir. Hurafe de batıl inanç ile yakın bir manaya sahiptir. Onu, dinin aslından olmayan ve dine daha sonradan çeşitli biçimlerde sokulmuş gerçekle teması olmayan, yanlış ve geçersiz inançlar formunda tanımlayabiliriz.
Kenan Oral
RUHSAL VE KÜLTÜREL TESİRLER VAR
Bu cins ritüel ve inançların ortaya çıkmasında ne üzere sebepler var? Beşerler niye bu çeşit şeylerden medet umuyor? Ülkemiz özelinde birkaç örnekle açıklayabilir misiniz?
Birinci çağlarda olduğu üzere çağdaş çağda da beşerler içinde bir fazlaca batıl ve hurafe inancın kendisine alan bulduğunu görmekteyiz. Dini ve ilmi bir temeli bulunmayan bu fikirlerin, maalesef her eğitim düzeyinde insanın hayat şeklini ve yaşantısını etkilediğini gözlemliyoruz. Bu da ne kadar önemli bir problemle karşı karşıya kaldığımızı göstermesi açısından çok etkileyicidir. Bu cins inançların yaygınlaşmasında cehaletin yanısıra ruhsal ve kültürel faktörlerin baskın olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, falcılara ve medyumlara gitmek ve onlardan medet ummak tam bir bilgisizlik yapıtıdır. Eş vakitli olarak çaresizlik hissi, kaygı ve kötülüklerden korunma isteği ile geleceği öğrenmeye duyulan merakın da bu tıp boş inançlara insanları sevkeden ruhsal faktörler olduğunu görmekteyiz.
Daha somut bir örnek vermek gerekirse; çağdaş tıbbın deva bulamadığı bir hastalıktan kurtulmak için yatıra gidip mum yakıp adak adamak üzere. Kültürel faktörler içinde ise bireyin daha evvel başından geçen olaylar ve tecrübeleri, ailesinin tesiri ve ortasında bulunduğu gelenekten tevarüs eden algı ve inançları saymak mümkündür.
Ülkemizdeki yaygın batıl inanç ve hurafeler nelerdir? Bunları yapmanın kararı nedir?
İslam’ın inanç temellerine karşıt olan, bilhassa de tevhid unsurunu zedeleyen batıl inanç ve hurafeler fazlaca tehlikelidir. Çünkü her gün Fatiha Sûresi’nin 5. ayetinde mealen “(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz” diyoruz. ötürüsıyla biz sırf Allah’a ibadet etmeli ve sırf O’ndan yardım dilemeliyiz. Çünkü Allah’tan diğerinden medet ummak ve yardım istemek manasına gelecek inançlar, kişinin imanı açısından tehlikelidir. Gerçekten İslam, son etkiyi Allah’tan diğerine atfeden tavır, davranış ve inanışları muhakkak yasaklamıştır. Bu çerçevede bir yatırdaki ağaca çaput bağlayıp ondan yardım ve medet ummak muhakkak caiz değildir. Misal biçimde nazar boncuğu yahut gibisi şeyleri, onlardan yarar bekleyerek boyna takmak yahut bir yere asmak günahtır. Nazardan korunmak için Efendimiz’in torunları için okuduğu şu duayla Allah’a sığınabiliriz: “Eûzü bi-kelimâti”llâhi”t-tâmmeti min külli şeytânin ve hâmmetin ve min külli aynin lâmmetin.” (Her tıp şeytandan, haşereden, kem nazardan Allah”ın tam sözlerine -sonsuz iradesine ve hükmüne- sığınırım.) (Buhârî, Enbiyâ, 10)
ALLAH’TAN OBURU GAYBI BİLEMEZ
İslam dinine bakılırsa gaybı yalnızca Allah ve Allah’ın bildirdiği Peygamberleri bilir. Peygamber olmayan hiç bir insan, gelecekten haber veremez. Dindeki pozisyonu, bilgisi ve ibadeti ne kadar olursa olsun o kişi gayba dair bilgiler elde edemez. özetlemek gerekirsesı meydana gelecek olayları yahut bireylerin gelecekte yaşayacaklarını bildiğini söyleyen kimselerin kelamlarına güvenmek ve onlardan yardım istemek İslam inancına aykırdır. Bu niçinle, falcı, üfürükçü ve medyum üzere çeşitli sıfatları kullanan şahıslara hiç bir müminin başvurmaması gerekir. Öteki yaygın bir hurafe ise eza ve gibisi şeylerden kurtulmak için yapılan kurşun döktürmektir. Bu bir hurafe olup İslam dininde yeri yoktur. Müslümanın bu tıp bidat ve hurafelerden şiddetle kaçınması gerekir. Rahmet getireceğine inanılarak yapılan siftah olarak alınan parayı çeneye sürmek de İslam dininin onaylamadığı ve batıl saydığı inançlardan bir başkasıdır. Kötülüklerden korunma vb. fikirlerle şeytan kulağına kurşun diyerek tahtaya vurma hurafesinin de dini bir geçerliliği yoktur. Çünkü Müslümana yakışan bu üzere durumlarda “Allah korusun!” demesi ve Peygamberimiz’in öğrettiği üzere Felak ve Nâs müddetlerini okumaktır.
Dinimizi sahih bir biçimde öğrenmeliyiz
Bu tıp inanış ve hareketlerden kendimizi korumak için nelere dikkat etmeliyiz?
Dikkat edilmesi gerekenleri birkaç unsurda sıralayabiliriz: İslam’ın bir tevhid dini olduğu ve dinimizde her şeyin yaratıcısının Allah olduğunu ve her türlü yardımın O’ndan isteneceğini aklımızda tutmalıyız. Dinimizi, Kur’an ve Sünnet çerçevesinde ve hakikat kaynaklarından öğrenmeye uğraş etmek gerekir. Bu çerçevede okuyucularımıza faydalı olması ve kolay ulaşılabilirliği niçiniyle birkaç teklifte bulunmak isterim. Hem çevrimiçi birebir vakitte sınıf ortamında eğitim veren Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kur’an Kursları’na ve câmi nazaranvlilerimize başvurabiliriz. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafınca yayınlanan “İnanç Kitapları Serisi”’ni okumak sağlam bir İnanç temeline sahip olmak için kıymetli bir kaynaktır. Burada hatırlatmak isterim ki tüm vatandaşlarımız, aklına takılan yahut öğrenmek istediği konularda Din İşleri Yüksek Kurulu’na dini sorularını 7 gün 24 saat yöneltebilir.
Batıl inanç, dini bir temeli bulunmayan, Kur’an ve Sünnet tarafınca reddedilen temelsiz niyetleri söz eder. Falcılık, kehanet ve gizemli tedavi çeşitleri batıl inancın ortaya çıktığı en yaygın bahislerdir. Hurafe de batıl inanç ile yakın bir manaya sahiptir. Onu, dinin aslından olmayan ve dine daha sonradan çeşitli biçimlerde sokulmuş gerçekle teması olmayan, yanlış ve geçersiz inançlar formunda tanımlayabiliriz.
Kenan Oral
RUHSAL VE KÜLTÜREL TESİRLER VAR
Bu cins ritüel ve inançların ortaya çıkmasında ne üzere sebepler var? Beşerler niye bu çeşit şeylerden medet umuyor? Ülkemiz özelinde birkaç örnekle açıklayabilir misiniz?
Birinci çağlarda olduğu üzere çağdaş çağda da beşerler içinde bir fazlaca batıl ve hurafe inancın kendisine alan bulduğunu görmekteyiz. Dini ve ilmi bir temeli bulunmayan bu fikirlerin, maalesef her eğitim düzeyinde insanın hayat şeklini ve yaşantısını etkilediğini gözlemliyoruz. Bu da ne kadar önemli bir problemle karşı karşıya kaldığımızı göstermesi açısından çok etkileyicidir. Bu cins inançların yaygınlaşmasında cehaletin yanısıra ruhsal ve kültürel faktörlerin baskın olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, falcılara ve medyumlara gitmek ve onlardan medet ummak tam bir bilgisizlik yapıtıdır. Eş vakitli olarak çaresizlik hissi, kaygı ve kötülüklerden korunma isteği ile geleceği öğrenmeye duyulan merakın da bu tıp boş inançlara insanları sevkeden ruhsal faktörler olduğunu görmekteyiz.
Daha somut bir örnek vermek gerekirse; çağdaş tıbbın deva bulamadığı bir hastalıktan kurtulmak için yatıra gidip mum yakıp adak adamak üzere. Kültürel faktörler içinde ise bireyin daha evvel başından geçen olaylar ve tecrübeleri, ailesinin tesiri ve ortasında bulunduğu gelenekten tevarüs eden algı ve inançları saymak mümkündür.
Ülkemizdeki yaygın batıl inanç ve hurafeler nelerdir? Bunları yapmanın kararı nedir?
İslam’ın inanç temellerine karşıt olan, bilhassa de tevhid unsurunu zedeleyen batıl inanç ve hurafeler fazlaca tehlikelidir. Çünkü her gün Fatiha Sûresi’nin 5. ayetinde mealen “(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz” diyoruz. ötürüsıyla biz sırf Allah’a ibadet etmeli ve sırf O’ndan yardım dilemeliyiz. Çünkü Allah’tan diğerinden medet ummak ve yardım istemek manasına gelecek inançlar, kişinin imanı açısından tehlikelidir. Gerçekten İslam, son etkiyi Allah’tan diğerine atfeden tavır, davranış ve inanışları muhakkak yasaklamıştır. Bu çerçevede bir yatırdaki ağaca çaput bağlayıp ondan yardım ve medet ummak muhakkak caiz değildir. Misal biçimde nazar boncuğu yahut gibisi şeyleri, onlardan yarar bekleyerek boyna takmak yahut bir yere asmak günahtır. Nazardan korunmak için Efendimiz’in torunları için okuduğu şu duayla Allah’a sığınabiliriz: “Eûzü bi-kelimâti”llâhi”t-tâmmeti min külli şeytânin ve hâmmetin ve min külli aynin lâmmetin.” (Her tıp şeytandan, haşereden, kem nazardan Allah”ın tam sözlerine -sonsuz iradesine ve hükmüne- sığınırım.) (Buhârî, Enbiyâ, 10)
ALLAH’TAN OBURU GAYBI BİLEMEZ
İslam dinine bakılırsa gaybı yalnızca Allah ve Allah’ın bildirdiği Peygamberleri bilir. Peygamber olmayan hiç bir insan, gelecekten haber veremez. Dindeki pozisyonu, bilgisi ve ibadeti ne kadar olursa olsun o kişi gayba dair bilgiler elde edemez. özetlemek gerekirsesı meydana gelecek olayları yahut bireylerin gelecekte yaşayacaklarını bildiğini söyleyen kimselerin kelamlarına güvenmek ve onlardan yardım istemek İslam inancına aykırdır. Bu niçinle, falcı, üfürükçü ve medyum üzere çeşitli sıfatları kullanan şahıslara hiç bir müminin başvurmaması gerekir. Öteki yaygın bir hurafe ise eza ve gibisi şeylerden kurtulmak için yapılan kurşun döktürmektir. Bu bir hurafe olup İslam dininde yeri yoktur. Müslümanın bu tıp bidat ve hurafelerden şiddetle kaçınması gerekir. Rahmet getireceğine inanılarak yapılan siftah olarak alınan parayı çeneye sürmek de İslam dininin onaylamadığı ve batıl saydığı inançlardan bir başkasıdır. Kötülüklerden korunma vb. fikirlerle şeytan kulağına kurşun diyerek tahtaya vurma hurafesinin de dini bir geçerliliği yoktur. Çünkü Müslümana yakışan bu üzere durumlarda “Allah korusun!” demesi ve Peygamberimiz’in öğrettiği üzere Felak ve Nâs müddetlerini okumaktır.
Dinimizi sahih bir biçimde öğrenmeliyiz
Bu tıp inanış ve hareketlerden kendimizi korumak için nelere dikkat etmeliyiz?
Dikkat edilmesi gerekenleri birkaç unsurda sıralayabiliriz: İslam’ın bir tevhid dini olduğu ve dinimizde her şeyin yaratıcısının Allah olduğunu ve her türlü yardımın O’ndan isteneceğini aklımızda tutmalıyız. Dinimizi, Kur’an ve Sünnet çerçevesinde ve hakikat kaynaklarından öğrenmeye uğraş etmek gerekir. Bu çerçevede okuyucularımıza faydalı olması ve kolay ulaşılabilirliği niçiniyle birkaç teklifte bulunmak isterim. Hem çevrimiçi birebir vakitte sınıf ortamında eğitim veren Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kur’an Kursları’na ve câmi nazaranvlilerimize başvurabiliriz. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafınca yayınlanan “İnanç Kitapları Serisi”’ni okumak sağlam bir İnanç temeline sahip olmak için kıymetli bir kaynaktır. Burada hatırlatmak isterim ki tüm vatandaşlarımız, aklına takılan yahut öğrenmek istediği konularda Din İşleri Yüksek Kurulu’na dini sorularını 7 gün 24 saat yöneltebilir.