MHP Genel Lideri Devlet Bahçeli, Kıbrıs’ta tahlilden korkan, barış ve uzlaşmadan kaçan tarafın Rumlar olduğunu savunurken, “Kıbrıs’ta iki başka devlet varlığı artık herkesçe kabul edilmelidir” dedi. MHP başkanı, “1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın siyasi ve stratejik kararı 47 yıl daha sonra vasat bulmuş, Kıbrıs Türk devleti ufukta görünmüştür. Ok yaydan çıkmış, artık geriye dönüş yolu kapanmıştır” tabirlerini kullandı.
MHP Genel Lideri Devlet Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamayla Kıbrıs’ta iki başka devlet varlığının artık herkesçe kabul edilmesi gerektiğini belirtti.
Bahçeli’nin açıklaması şu biçimde:
“Milli ve tarihi haklarımız üzerinde kuşku uyandırmaya çalışan iç ve dış odakların uzun mühletten beri estirdikleri hasımlık ve hıyanet rüzgârı sürat kesmeden devam etmektedir. Türk milleti bu muhasım ve mütecaviz kuşatmaya misliyle mukabele ve müdahale etmeye hiç kuşku yok ki muktedirdir. Ne kadar haklı olsak da, bölgesel ve global alanda, ülkemizi direkt yahut dolaylı biçimde ilgilendiren her mevzu başlığı ya sürüncemeye bırakılmakta ya da çözümsüzlüğe havale edilmektedir.
Maalesef önü gerisi planlanmış, diplomasinin ayak oyunlarıyla perçinlenmiş oyalama sistemleri yıllardır tedavülde tutulmaktadır. Yaklaşık 60 yıldır Kıbrıs problemi ülke ve dünya gündeminin yük merkezidir. Kıbrıs Türklüğünün hak ve çıkarlarıyla, eşitliğe ve egemenliğe dayalı devlet ve toplum maksadı daima engellenmiş, daima yokuşa sürülmüştür.
Yunanistan destekli Rum kesitinin âlâ niyetten uzak hali Kıbrıs’ta adil, kalıcı, hakkaniyetli ve sürdürülebilir nitelikli tahlil ikliminin yeşermesini sabote etmiş, bilahare çıkmaza sürüklemiştir.
“Kıbrıs’ta tahlilden korkan, barış ve uzlaşmadan kaçan yegâne taraf Rumlar olmuştur”
Bugüne kadarki deneyimlerle somutlaşan yalın gerçek şudur: Kıbrıs’ta tahlilden korkan, barış ve uzlaşmadan kaçan yegâne taraf Rumlar olmuştur. Rumların uzlaşmaz tavrı tüm müzakere etaplarını boşa düşürmüş, sekteye uğratmıştır.
Rumların, Ada’nın tek sahibi üzere hareket etmesi, üstelik ve küstahça Kıbrıs Türklüğüne azınlık muamelesi yapması tarihi gerçeklerle bağdaşmayan, coğrafyanın ruhuyla örtüşmeyen bir hezeyan, bir çarpıklık, bir densizliktir. Bu niçinle Kıbrıs’ta paydaşlık devleti kurulması bugünkü ortamda imkânsız bir hale gelmiştir. Bunun faili de AB ve ABD’nin önyargılı siyasetinden güç alan Rum-Yunan zihniyetidir.
“Kıbrıs Türklüğü kendi yazgısını kendi tayin etmeye, kendi göbek bağını kendi kesmeye hazır”
Kıbrıs Türklüğü kendi mukadderatını kendi tayin etmeye, kendi göbek bağını kendi kesmeye hazırdır, buna da kararlıdır. Kurulan müzakere masalarını dağıtan, uzlaşmaya yanaşmayan, tahlil ümitlerini dinamitleyen Rumların tüm eforları beyhudedir. 7-11 Kasım 2016’da İsviçre’nin Mont Pelerin kasabasında ele alınan; “yönetim ve güç paylaşımı, AB, iktisat ve mülkiyet” başlıklı hususlarını çözümsüzlükle düğümleyen Rumlardır. 28 Haziran-7 Temmuz 2017’de bir daha İsviçre’nin Crans-Montana kasabasında düzenlenen Kıbrıs Konferansı’na Türkiye’nin yanı sıra öbür garantör devletler Yunanistan ve Birleşik Krallık, gözlemci olarak AB ile Ada’daki iki taraf katılmış, bir daha bir sonuç alınamamıştır. Geçtiğimiz Nisan ayının son günlerinde Cenevre’de yapılan Kıbrıs Konferansı’ndan da makul ve umut edilen bir sonuç çıkmamıştır. Birleşmiş Milletler himayesinde on yıllardır süregelen Kıbrıs görüşmeleri hiç bir işe yaramamış, tabir yerindeyse bir arpa uzunluğu ara alınamamıştır.
“Kıbrıs’ta iki farklı devlet varlığı artık herkesçe kabul edilmeli”
Bu kapsamda federasyonu temel alan görüşme trafiğinin hiç bir manasının kalmadığı, iki devletli tahlilden diğer bir seçeneğin de bulunmadığı anlaşılmıştır. Kıbrıs’ta iki başka devlet varlığı artık herkesçe kabul edilmelidir. AB’yle bir arada ABD’nin, bunun yanında Rum-Yunan iştirakinin iki devletli tahlil teklifini kabul etmemesi Kıbrıs Türklüğü için kıymetsiz bir detaydan ibarettir.
46 yıl kapalı biçimde tutulan Maraş’ın mülkiyet haklarına riayet edilerek açılması, bu açılımın Kapalı Maraş’ın yüzde 3,5’una tekabül eden pilot bir bölgede başlayacak olması bir hayli çevreyi rahatsız etmektedir. Yeni mağduriyetlerin oluşmasına ortam açmadan, dahası var olan mağduriyetleri gidermek suretiyle Kapalı Maraş’la ilgili müspet tasarrufun isabetli ve yerinde bir karar olduğu emsalsizdır.
ABD’nin ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin bu açılımı reddeden açıklamaları ise Türk milleti nezdinde yok kararındadır. Egemenliğin ve mülkiyet haklarının üzerinde hiç bir ülke, hiç bir milletlerarası kuruluş olamayacaktır. Kıbrıs Türklüğü iradesine sahip çıkacak, Türkiye de sonuna kadar ardında duracaktır. Herkes hesabını buna nazaran yapmak zorundadır.
“Kıbrıs Türk devletinin tezahürü geri dönülemez bir amaçtır”
Kıbrıs Türk devletinin tezahürü geri dönülemez bir hedeftir. Sayın Cumhurbaşkanımızın, 20 Temmuz 2021’de deklare ettiğı Cumhurbaşkanlığı binası ile parlamento binası yapılma maksadı betonlaşmanın, yeni bir inşaat atılımının değil, bağımsız bir devlet halinin birinci harcıdır. Bilerek ya da bilmeyerek bu gerçeği anlamakta direnen içimizdeki ENOSİS işbirlikçilerinin ne dediğinin, neye hizmet ettiklerinin hiç bir değeri de yoktur.
Bilhassa Kıbrıs Türk devletinin ayak sesini duyan fiili AKEL mensubu, bununla birlikte uyuyan mason ve komünist Mustafa Akıncı’nın istismar ve inkar yüklü beyanatları EOKA militanlığına özendiğini bir kere daha gözler önüne sermiştir. Milliyetçi Hareket Partisi, Kıbrıs Türklüğünün eşit egemenliğe dayanan, eşit milletlerarası statüsünü tescil edecek tarihi ve stratejik sonucunı sonuna kadar desteklemektedir.
Emperyalizmin fonladığı, Türkiye düşmanlığı konusunda adeta yarışa giren satılmış bir kısım medyanın, bu medyanın devşirilmiş kalemlerinin ne yazdığı, neyi propaganda ettiği bizim nazarımızda bedelsizdir. Türkiye aleyhtarlarından para alanların birebir biçimde buyruk aldıkları, bununla da yetinmeyerek düşmanın kılıcını salladıkları ulu orta meydandadır. Geldiğimiz bu evrede özgür medyadan değil, güdümlü, kukla ve esaret altına alınmış medyadan bahsetmek en hakikat tanımdır.
“Ok yaydan çıkmış, artık geriye dönüş yolu kapanmıştır”
1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın siyasi ve stratejik kararı 47 yıl daha sonra vasat bulmuş, Kıbrıs Türk devleti ufukta görünmüştür. Ok yaydan çıkmış, artık geriye dönüş yolu kapanmıştır. Güney Kıbrıs Rum bölümü başkanı Nikos Anastasiadis’in son gelişmelerden daha sonra, Kıbrıs Türklerine verilen AB pasaportlarının iptaliyle ilgili hazırlığa girmesi de beyhude ve arka niyetli bir siyasetin deşifresidir. Kıbrıslı Türklere ayrılıkçı diyen bu palikarya zihniyeti zati Türk düşmanlığını geçim kapısı nazarann bir sefildir.
Memleketler arası toplumun vicdan ve adalet unsurlarına müzahir biçimde, Rum-Yunan iştirakinin kumpaslarını görmesi, Maraş konusunda hukuka uygun adımları tasvip etmesi, Kıbrıs Türk tarafının Cenevre’de paylaştığı yapan, gerçekçi ve uygun niyetli tahlil tekliflerini desteklemesi vazgeçilmez kıymettedir. Doğu Akdeniz’in huzur, barış ve istikrarı buna bağlıdır. Dün de, bugün de, yarın da Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır. Tarihin akış istikametinin hisözüne kürek çekmek boşuna bir emektir. Ankara’yla Kıbrıs’ın bahtı birdir. Anadolu coğrafyası nasıl vatanımızsa, Kıbrıs’ta öyledir. Vaki gerçek hiç bir baskı ve tahakküm karşısında değişmeyecektir. Garanti, Kıbrıs Türklüğünün geleceğine sahip çıkma azmi, eşsiz dirayeti, kabına sığmayan vatan sevgisi, siyasi iradesinin de ulusal niteliğidir.
Kıbrıs Türklüğünün istikbalini Türkiye ile birlik ve dayanışma ortasında düşünen Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’ın duruşu sağlam, çabası mert ve takdire şayandır. Bu fikirlerle Sayın Ersin Tatar’a göstermiş olduğu yakın ilgiden, samimi mesken sahipliğinden ve şuurlu çalışmalarından dolayı teşekkür ediyor KKTC hükümetiyle bir arada üstün muvaffakiyetler diliyorum. Kıbrıs davasının yol başçıları olan Merhum Dr.Fazıl Küçüğü, Merhum Rauf Denktaş’ı, Beşparmak Dağları’na kanlarını döken aziz şehitlerimizi, ebediyete irtihal eden mücahitlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum. Kıbrıs Barış Harekatı’nın 47’inci yıl dönümü münasebetiyle Kıbrıslı Türk soydaşlarımla kucaklaşmaktan duyduğumu memnuniyeti bir kere daha tabir ediyor, hepsini hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.”
TIKLAYIN – Erdoğan: Kıbrıs müzakerelerinin iki toplum içinde değil iki devlet içinde yürütülmesinin vakti geldi
MHP Genel Lideri Devlet Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamayla Kıbrıs’ta iki başka devlet varlığının artık herkesçe kabul edilmesi gerektiğini belirtti.
Bahçeli’nin açıklaması şu biçimde:
“Milli ve tarihi haklarımız üzerinde kuşku uyandırmaya çalışan iç ve dış odakların uzun mühletten beri estirdikleri hasımlık ve hıyanet rüzgârı sürat kesmeden devam etmektedir. Türk milleti bu muhasım ve mütecaviz kuşatmaya misliyle mukabele ve müdahale etmeye hiç kuşku yok ki muktedirdir. Ne kadar haklı olsak da, bölgesel ve global alanda, ülkemizi direkt yahut dolaylı biçimde ilgilendiren her mevzu başlığı ya sürüncemeye bırakılmakta ya da çözümsüzlüğe havale edilmektedir.
Maalesef önü gerisi planlanmış, diplomasinin ayak oyunlarıyla perçinlenmiş oyalama sistemleri yıllardır tedavülde tutulmaktadır. Yaklaşık 60 yıldır Kıbrıs problemi ülke ve dünya gündeminin yük merkezidir. Kıbrıs Türklüğünün hak ve çıkarlarıyla, eşitliğe ve egemenliğe dayalı devlet ve toplum maksadı daima engellenmiş, daima yokuşa sürülmüştür.
Yunanistan destekli Rum kesitinin âlâ niyetten uzak hali Kıbrıs’ta adil, kalıcı, hakkaniyetli ve sürdürülebilir nitelikli tahlil ikliminin yeşermesini sabote etmiş, bilahare çıkmaza sürüklemiştir.
“Kıbrıs’ta tahlilden korkan, barış ve uzlaşmadan kaçan yegâne taraf Rumlar olmuştur”
Bugüne kadarki deneyimlerle somutlaşan yalın gerçek şudur: Kıbrıs’ta tahlilden korkan, barış ve uzlaşmadan kaçan yegâne taraf Rumlar olmuştur. Rumların uzlaşmaz tavrı tüm müzakere etaplarını boşa düşürmüş, sekteye uğratmıştır.
Rumların, Ada’nın tek sahibi üzere hareket etmesi, üstelik ve küstahça Kıbrıs Türklüğüne azınlık muamelesi yapması tarihi gerçeklerle bağdaşmayan, coğrafyanın ruhuyla örtüşmeyen bir hezeyan, bir çarpıklık, bir densizliktir. Bu niçinle Kıbrıs’ta paydaşlık devleti kurulması bugünkü ortamda imkânsız bir hale gelmiştir. Bunun faili de AB ve ABD’nin önyargılı siyasetinden güç alan Rum-Yunan zihniyetidir.
“Kıbrıs Türklüğü kendi yazgısını kendi tayin etmeye, kendi göbek bağını kendi kesmeye hazır”
Kıbrıs Türklüğü kendi mukadderatını kendi tayin etmeye, kendi göbek bağını kendi kesmeye hazırdır, buna da kararlıdır. Kurulan müzakere masalarını dağıtan, uzlaşmaya yanaşmayan, tahlil ümitlerini dinamitleyen Rumların tüm eforları beyhudedir. 7-11 Kasım 2016’da İsviçre’nin Mont Pelerin kasabasında ele alınan; “yönetim ve güç paylaşımı, AB, iktisat ve mülkiyet” başlıklı hususlarını çözümsüzlükle düğümleyen Rumlardır. 28 Haziran-7 Temmuz 2017’de bir daha İsviçre’nin Crans-Montana kasabasında düzenlenen Kıbrıs Konferansı’na Türkiye’nin yanı sıra öbür garantör devletler Yunanistan ve Birleşik Krallık, gözlemci olarak AB ile Ada’daki iki taraf katılmış, bir daha bir sonuç alınamamıştır. Geçtiğimiz Nisan ayının son günlerinde Cenevre’de yapılan Kıbrıs Konferansı’ndan da makul ve umut edilen bir sonuç çıkmamıştır. Birleşmiş Milletler himayesinde on yıllardır süregelen Kıbrıs görüşmeleri hiç bir işe yaramamış, tabir yerindeyse bir arpa uzunluğu ara alınamamıştır.
“Kıbrıs’ta iki farklı devlet varlığı artık herkesçe kabul edilmeli”
Bu kapsamda federasyonu temel alan görüşme trafiğinin hiç bir manasının kalmadığı, iki devletli tahlilden diğer bir seçeneğin de bulunmadığı anlaşılmıştır. Kıbrıs’ta iki başka devlet varlığı artık herkesçe kabul edilmelidir. AB’yle bir arada ABD’nin, bunun yanında Rum-Yunan iştirakinin iki devletli tahlil teklifini kabul etmemesi Kıbrıs Türklüğü için kıymetsiz bir detaydan ibarettir.
46 yıl kapalı biçimde tutulan Maraş’ın mülkiyet haklarına riayet edilerek açılması, bu açılımın Kapalı Maraş’ın yüzde 3,5’una tekabül eden pilot bir bölgede başlayacak olması bir hayli çevreyi rahatsız etmektedir. Yeni mağduriyetlerin oluşmasına ortam açmadan, dahası var olan mağduriyetleri gidermek suretiyle Kapalı Maraş’la ilgili müspet tasarrufun isabetli ve yerinde bir karar olduğu emsalsizdır.
ABD’nin ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin bu açılımı reddeden açıklamaları ise Türk milleti nezdinde yok kararındadır. Egemenliğin ve mülkiyet haklarının üzerinde hiç bir ülke, hiç bir milletlerarası kuruluş olamayacaktır. Kıbrıs Türklüğü iradesine sahip çıkacak, Türkiye de sonuna kadar ardında duracaktır. Herkes hesabını buna nazaran yapmak zorundadır.
“Kıbrıs Türk devletinin tezahürü geri dönülemez bir amaçtır”
Kıbrıs Türk devletinin tezahürü geri dönülemez bir hedeftir. Sayın Cumhurbaşkanımızın, 20 Temmuz 2021’de deklare ettiğı Cumhurbaşkanlığı binası ile parlamento binası yapılma maksadı betonlaşmanın, yeni bir inşaat atılımının değil, bağımsız bir devlet halinin birinci harcıdır. Bilerek ya da bilmeyerek bu gerçeği anlamakta direnen içimizdeki ENOSİS işbirlikçilerinin ne dediğinin, neye hizmet ettiklerinin hiç bir değeri de yoktur.
Bilhassa Kıbrıs Türk devletinin ayak sesini duyan fiili AKEL mensubu, bununla birlikte uyuyan mason ve komünist Mustafa Akıncı’nın istismar ve inkar yüklü beyanatları EOKA militanlığına özendiğini bir kere daha gözler önüne sermiştir. Milliyetçi Hareket Partisi, Kıbrıs Türklüğünün eşit egemenliğe dayanan, eşit milletlerarası statüsünü tescil edecek tarihi ve stratejik sonucunı sonuna kadar desteklemektedir.
Emperyalizmin fonladığı, Türkiye düşmanlığı konusunda adeta yarışa giren satılmış bir kısım medyanın, bu medyanın devşirilmiş kalemlerinin ne yazdığı, neyi propaganda ettiği bizim nazarımızda bedelsizdir. Türkiye aleyhtarlarından para alanların birebir biçimde buyruk aldıkları, bununla da yetinmeyerek düşmanın kılıcını salladıkları ulu orta meydandadır. Geldiğimiz bu evrede özgür medyadan değil, güdümlü, kukla ve esaret altına alınmış medyadan bahsetmek en hakikat tanımdır.
“Ok yaydan çıkmış, artık geriye dönüş yolu kapanmıştır”
1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın siyasi ve stratejik kararı 47 yıl daha sonra vasat bulmuş, Kıbrıs Türk devleti ufukta görünmüştür. Ok yaydan çıkmış, artık geriye dönüş yolu kapanmıştır. Güney Kıbrıs Rum bölümü başkanı Nikos Anastasiadis’in son gelişmelerden daha sonra, Kıbrıs Türklerine verilen AB pasaportlarının iptaliyle ilgili hazırlığa girmesi de beyhude ve arka niyetli bir siyasetin deşifresidir. Kıbrıslı Türklere ayrılıkçı diyen bu palikarya zihniyeti zati Türk düşmanlığını geçim kapısı nazarann bir sefildir.
Memleketler arası toplumun vicdan ve adalet unsurlarına müzahir biçimde, Rum-Yunan iştirakinin kumpaslarını görmesi, Maraş konusunda hukuka uygun adımları tasvip etmesi, Kıbrıs Türk tarafının Cenevre’de paylaştığı yapan, gerçekçi ve uygun niyetli tahlil tekliflerini desteklemesi vazgeçilmez kıymettedir. Doğu Akdeniz’in huzur, barış ve istikrarı buna bağlıdır. Dün de, bugün de, yarın da Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır. Tarihin akış istikametinin hisözüne kürek çekmek boşuna bir emektir. Ankara’yla Kıbrıs’ın bahtı birdir. Anadolu coğrafyası nasıl vatanımızsa, Kıbrıs’ta öyledir. Vaki gerçek hiç bir baskı ve tahakküm karşısında değişmeyecektir. Garanti, Kıbrıs Türklüğünün geleceğine sahip çıkma azmi, eşsiz dirayeti, kabına sığmayan vatan sevgisi, siyasi iradesinin de ulusal niteliğidir.
Kıbrıs Türklüğünün istikbalini Türkiye ile birlik ve dayanışma ortasında düşünen Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’ın duruşu sağlam, çabası mert ve takdire şayandır. Bu fikirlerle Sayın Ersin Tatar’a göstermiş olduğu yakın ilgiden, samimi mesken sahipliğinden ve şuurlu çalışmalarından dolayı teşekkür ediyor KKTC hükümetiyle bir arada üstün muvaffakiyetler diliyorum. Kıbrıs davasının yol başçıları olan Merhum Dr.Fazıl Küçüğü, Merhum Rauf Denktaş’ı, Beşparmak Dağları’na kanlarını döken aziz şehitlerimizi, ebediyete irtihal eden mücahitlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum. Kıbrıs Barış Harekatı’nın 47’inci yıl dönümü münasebetiyle Kıbrıslı Türk soydaşlarımla kucaklaşmaktan duyduğumu memnuniyeti bir kere daha tabir ediyor, hepsini hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.”
TIKLAYIN – Erdoğan: Kıbrıs müzakerelerinin iki toplum içinde değil iki devlet içinde yürütülmesinin vakti geldi