Cumhuriyet yazarı Mine Söğüt, Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya’nın istifasıyla sonuçlanan sendika hengamesine ait olarak kaleme aldığı yazısında, “Bu süreç boyunca sendikalı çalışanların yanında olacağımı ve şayet ifşa edilenler doğruysa vakıf yöneticilerinin ortak halini hem meslek etiği ismine tıpkı vakitte şahsi etik anlayışım ismine dikkatle izleyeceğimi buraya not etmek isterim” dedi.
Mine Söğüt, “Patron çıldırdı” başlıklı yazısında, Aykut Küçükkaya’nın Cumhuriyet Vakfı Lideri Alev Coşkun ile içinde geçen sendika arbedesinin akabinde “istifaya zorlandığı”na ait olarak yaptığı açıklamayı hatırlattı.
Söğüt, yazısında şunları kaydetti:
“Sekiz yıldır bu gazetede köşe yazıyorum. Bu müddet ortasında vakıf idaresinde de editoryal takımda da tekraren değişiklik oldu. Buna paralel olarak gazetenin ideolojik lisanı de devamlı değişti.
Değişmeyen tek şey mutfağında çalışanlar ve bir de Cumhuriyet gazetesini hâlâ, bir ucunda Cumhuriyet rejimi öbür ucunda Uğur Mumcu gazeteciliği olduğu için inatla okumaya devam eden ve yaşları artık fazlaca lakin epey ilerleyen okurlardı.
“Gazetedeki çalkantıları, zehirli iktidar kavramına ilişkin bir problem olarak görmeyi tercih ettim”
O okurlara verdiğim paha ve mutfakta çalışanların niyetine duyduğum itimat yüzünden gazetedeki çalkantıları bugüne kadar daima, aleyhine yazılar yazdığım zehirli iktidar kavramına ilişkin bir sorun olarak görmeyi ve umursamamayı tercih ettim.
Ve şu fecî vakit içinderda, bir ayağı aslına bakarsanız çukurda olan medyanın, bu dünyevi ve kirli kıymetlerden öte, paralel bir kozmosta kendi alternatif ve değerli kıymetleriyle var olmaya devam edebilmesi için, üretken bir noktada, birçok vakit zorlansam da dimdik durmaya çalıştım.
“Gazete çalışanlarının takınacağı hal, hem gazetenin birebir vakitte gazeteciliğin geleceği açısından hayli belirleyici”
O yüzden bugün gazetenin genel yayın direktörünün ifşa ettiği baskıya karşı gazete çalışanlarının takınacağı halin, vereceği reaksiyonun ve vakfın izleyeceği yolun hem gazetenin birebir vakitte gazeteciliğin geleceği açısından fazlaca belirleyici olacağını düşünüyorum.
bununla birlikte işvereni olmayan bir vakıf gazetesinin iç dinamikleriyle kendisini nelerden ne kadar koruyabileceğini yahut neler karşısında korunmasız kalabileceğini de daima birlikte nazaranceğiz.
Bu gazetenin başına ne gelirse gelsin… Sonuç ne olursa olsun; sahibi olmayan gazete değerlidir. Hâlâ sendikalı olabilen basın çalışanları değerlidir. Tarihinde vakit zaman büyük çalkantılar, kusurlar, meseleler olsa da epeyce esaslı kıymetleri bünyesinde barındıran ve ülkenin geleceğiyle ilgili kaygı taşıyan; okuruna hâlâ bir vaha ihtimali vaat eden Cumhuriyet gazetesi değerlidir.
Bu gazetenin başına ne gelirse gelsin… Gazete kimlerin eline geçerse geçsin…
Mutfağında çalışan dürüst gazetecilerin ve karşılaştığımızda tek söz etmeden ellerimi sarıp sarmalayan, yaşlı gözlerini gözüme dikerek bana niye yazdığımı tekrar ve yeniden hatırlatan okurların ismine…
Diğer bir bölümde ortaya çıktığında haber bedeli taşıyan bir sıkıntıyı, kendi başına geldiğinde görmezden gelmeyen ve olayı tüm açıklığıyla masaya yatırabilen bir gazetede çalışıp çalışmadığımı görmek üzere…
“Bu süreç boyunca sendikalı çalışanların yanında olacağım”
Bu süreç boyunca sendikalı çalışanların yanında olacağımı ve şayet ifşa edilenler doğruysa vakıf yöneticilerinin ortak tutumunu hem meslek etiği ismine birebir vakitte şahsi etik anlayışım ismine dikkatle izleyeceğimi buraya not etmek isterim.
Her mesleğin farklı kırmızı çizgileri vardır.
Lakin personel haklarının kırmızı çizgisi her meslekte ortaktır.
Mine Söğüt, “Patron çıldırdı” başlıklı yazısında, Aykut Küçükkaya’nın Cumhuriyet Vakfı Lideri Alev Coşkun ile içinde geçen sendika arbedesinin akabinde “istifaya zorlandığı”na ait olarak yaptığı açıklamayı hatırlattı.
Söğüt, yazısında şunları kaydetti:
“Sekiz yıldır bu gazetede köşe yazıyorum. Bu müddet ortasında vakıf idaresinde de editoryal takımda da tekraren değişiklik oldu. Buna paralel olarak gazetenin ideolojik lisanı de devamlı değişti.
Değişmeyen tek şey mutfağında çalışanlar ve bir de Cumhuriyet gazetesini hâlâ, bir ucunda Cumhuriyet rejimi öbür ucunda Uğur Mumcu gazeteciliği olduğu için inatla okumaya devam eden ve yaşları artık fazlaca lakin epey ilerleyen okurlardı.
“Gazetedeki çalkantıları, zehirli iktidar kavramına ilişkin bir problem olarak görmeyi tercih ettim”
O okurlara verdiğim paha ve mutfakta çalışanların niyetine duyduğum itimat yüzünden gazetedeki çalkantıları bugüne kadar daima, aleyhine yazılar yazdığım zehirli iktidar kavramına ilişkin bir sorun olarak görmeyi ve umursamamayı tercih ettim.
Ve şu fecî vakit içinderda, bir ayağı aslına bakarsanız çukurda olan medyanın, bu dünyevi ve kirli kıymetlerden öte, paralel bir kozmosta kendi alternatif ve değerli kıymetleriyle var olmaya devam edebilmesi için, üretken bir noktada, birçok vakit zorlansam da dimdik durmaya çalıştım.
“Gazete çalışanlarının takınacağı hal, hem gazetenin birebir vakitte gazeteciliğin geleceği açısından hayli belirleyici”
O yüzden bugün gazetenin genel yayın direktörünün ifşa ettiği baskıya karşı gazete çalışanlarının takınacağı halin, vereceği reaksiyonun ve vakfın izleyeceği yolun hem gazetenin birebir vakitte gazeteciliğin geleceği açısından fazlaca belirleyici olacağını düşünüyorum.
bununla birlikte işvereni olmayan bir vakıf gazetesinin iç dinamikleriyle kendisini nelerden ne kadar koruyabileceğini yahut neler karşısında korunmasız kalabileceğini de daima birlikte nazaranceğiz.
Bu gazetenin başına ne gelirse gelsin… Sonuç ne olursa olsun; sahibi olmayan gazete değerlidir. Hâlâ sendikalı olabilen basın çalışanları değerlidir. Tarihinde vakit zaman büyük çalkantılar, kusurlar, meseleler olsa da epeyce esaslı kıymetleri bünyesinde barındıran ve ülkenin geleceğiyle ilgili kaygı taşıyan; okuruna hâlâ bir vaha ihtimali vaat eden Cumhuriyet gazetesi değerlidir.
Bu gazetenin başına ne gelirse gelsin… Gazete kimlerin eline geçerse geçsin…
Mutfağında çalışan dürüst gazetecilerin ve karşılaştığımızda tek söz etmeden ellerimi sarıp sarmalayan, yaşlı gözlerini gözüme dikerek bana niye yazdığımı tekrar ve yeniden hatırlatan okurların ismine…
Diğer bir bölümde ortaya çıktığında haber bedeli taşıyan bir sıkıntıyı, kendi başına geldiğinde görmezden gelmeyen ve olayı tüm açıklığıyla masaya yatırabilen bir gazetede çalışıp çalışmadığımı görmek üzere…
“Bu süreç boyunca sendikalı çalışanların yanında olacağım”
Bu süreç boyunca sendikalı çalışanların yanında olacağımı ve şayet ifşa edilenler doğruysa vakıf yöneticilerinin ortak tutumunu hem meslek etiği ismine birebir vakitte şahsi etik anlayışım ismine dikkatle izleyeceğimi buraya not etmek isterim.
Her mesleğin farklı kırmızı çizgileri vardır.
Lakin personel haklarının kırmızı çizgisi her meslekte ortaktır.
| Ne olmuştu? Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Direktörü Aykut Küçükkaya, gazeteden ve 3 yıldır yürüttüğü genel yayın direktörlüğünden, Cumhuriyet Vakfı Lideri Alev Coşkun’un “emek ve sendika tersi tavrı” niçiniyle istifa ettiğini duyurmuştu. Toplumsal medya hesabından bir açıklama yapan Küçükkaya, Cumhuriyet Vakfı Lideri Alev Coşkun’un, Türkiye Gazeteciler Sendikası ile toplu iş kontratı görüşmeleri öncesi gazetecileri sendikadan istifa etmeye zorlaması, aksi takdirde Genel Yayın Direktörlüğünü bırakmasını istemesi üzerine bu sonucu aldığını kaydetmişti. TIKLAYIN – Cumhuriyet’te sendika arbedesi; Aykut Küçükkaya Genel Yayın Direktörlüğü’nden istifa etti |