Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Lideri Selahattin Demirtaş, Galatasaraylı Marcao’nun maçta ekip arkadaşı Kerem Aktürkoğlu‘na yumruk atması olayına benzetmede bulunarak, “Muhalefetin kendi içinde, Marcao’nun grup arkadaşı Kerem’e yaptığı çeşitten fauller yapmaması gerekir. Benim taktik tekliflerim bunlar.” niyetini lisana getirdi.
Demirtaş, “Bugün artık AKP’yi eleştirmek üzerine siyaset yapmak bataklığa taş atmak üzeredir. Zira tenkit, bunların umurunda bile değil.” değerlendirmesini yaptı. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Lideri Recep Tayyip Erdoğan’la HDP’nin masaya oturacağı argümanlarına ait olarak, “AKP’yi eleştirmek üzerine siyaset yapmak, bataklığa taş atmak gibidir” açıklamasını yaptı.
Demirtaş, Medyascope’tan Ferit Aslan’ın sorularını yanıtladı. Demirtaş, “Türkiye’nin durumuna baktığınızda muhalefetin tavrını nasıl buluyorsunuz?” sorusuna, “Çalışıyorlar, koşturuyorlar, ter döküyorlar, çabalıyorlar lakin ortaya kadro oyunu koyamıyorlar ve en değerlisi, gol atamıyorlar. Evvel kadro olmaları, daha sonra da bir golcü bulup onu yavaş yavaş öne çıkarmaları, ona kucak kucak pas vermeleri ve olağan olarak gol atmaları gerekiyor. Bir de muhalefetin kendi içinde, Marcao’nun grup arkadaşı Kerem’e yaptığı çeşitten fauller yapmaması gerekir. Benim taktik tekliflerim bunlar. Umarım dikkate alırlar zira maçın bitmesine az kaldı. Hücre arkadaşım Abdullah Zeydan ile bir arada, Edirne Cezaevi’nden herkese en sıcak selamlarımızı gönderiyor, özgür günlerde buluşmayı diliyoruz.” karşılığını verdi.
“Buyursunlar, yeni bir müddetç başlatsınlar”
Demirtaş şunları kaydetti:
-Cumhurbaşkanı Erdoğan uzun bir ortadan daha sonra geldiği Diyarbakır’da, beş yıldır ismini dahi söylemedikleri tahlil sürecinden kelam etti. Erdoğan, 2005’teki yerde olduğunu ve süreci kendilerinin bozmadığını, HDP’nin bâtın ajandasının tahlil sürecini bozduğunu söylemiş oldu. Bu bahis hakkında neler söylemek istersiniz?
Takip edebildiğim kadarıyla Erdoğan’ın Diyarbakır ziyareti, Diyarbakır halkının pek de umrunda olmadı. bir fazlaca Diyarbakırlı’nın, Erdoğan’ın geldiğinden haberi bile olmadı. Sanırım Diyarbakırlılar’ın gündemini yarım gün bile meşgul etmeden unutulup gitti. aslına bakarsanız söyleyeceği önemli bir şeyi yoktu lakin gördüğüm kadarıyla sıfır heyecan yaratan bir seyahat olmuş. Diyarbakırlılar’ın Erdoğan’ın gezisinden çıkaracağı bir şey yok ancak Erdoğan’ın Diyarbakır gezisinden çıkarması gereken hayli ders var. Çıkarır mı? Pek sanmıyorum. Tahlil sürecini HDP’nin bitirmesi resmen ve fiilen imkansızdır. Zira tahlil sürecinin tarafları AKP ile PKK’dir. HDP yalnızca yardımcı olmuştur, kolaylaştırıcı olmuştur. Süreci başlatan HDP değil ki bitirme gücü ve yetkisi HDP’de olsun. “Dolmabahçe’deki açıklamayı hakikat bulmuyorum” veya “Çözüm sürecini buzdolabına kaldırdık” diyen HDP midir? olağan olarak hayır. Bütün bunlar Erdoğan’ın sözleridir. “HDP tahlil sürecini bozdu” diyenler açıkça palavra söylüyor yahut gerçeği çarpıtıyorlar. AKP tahlil sürecini bu kadar önemsiyor ve sahipleniyorsa yetki hala onlarda, güç onlarda. Buyursunlar, yeni bir müddetç başlatsınlar. Bir engelleyen mi var?
Silahların susmasını, çatışmanın ve ölümlerin durmasını sağlayacak önemli ve samimi her teşebbüsü desteklemek, barış için katkı sunmak bizler açısından ahlaki ve ilkesel bir tavırdır. Kâfi ki çatışma yeri ortadan kalksın, meselelerimizi demokratik yerde konuşarak çözme fırsatı bulalım. Bir yandan tahlil sürecine sahip çıkmak öteki yandan parti kapatma davası, tutuklamalar, baskılar ve İmralı’daki tecridi sürdürmek AKP açısından çelişkidir. Fakat ne yazık ki her şey seçime endeksli yürütülüyor. Barış konusunda bile küçük siyasi hesaplar, ince oy hesapları yapılıyor. AKP’nin tahlil sürecini bitirmesinin sebebi de HDP falan değildi, anketlerde oy kaybetmeleriydi. Lakin, Kürtler de Türkler de hiç merak etmesinler. HDP, bu topraklara kalıcı barışı, eşitliği, kardeşliği getirme gücüne ve iradesine sahiptir. Kâfi ki toplum olarak el ele verelim ve düşmanlaştırma, kutuplaştırma siyasetine teslim olmayalım.
“Seçimin bahtını HDP ve yüklü olarak da Kürt seçmen belirleyecek”
-İktidara yakın kalemler başta olmak üzere çabucak herkes, cumhurbaşkanlığı seçiminin Kürtler’in takviyesi olmadan kazanılamayacağını söylüyor. Kimi yorumlarda ise Erdoğan’ın Kürtler’i ya kazanacağını ya da nötralize edeceğini söylüyor. Bu mümkün mü? Yaşananlardan daha sonra HDP, Erdoğan ile masaya oturur mu?
Seçimin yazgısını HDP ve yüklü olarak da Kürt seçmen belirleyecek. Bu bir gerçeklik ve epey şükür ki HDP ve Kürtler demokrasiden yanadır. İşte bu durum Türkiye için, cumhuriyetin demokratikleşmesi için bir talihtir. Kürtler, HDP dahil hiç bir partinin -tabiri caizse- tapulu malı değildir. Kürtler’i kazanmak isteyen her parti kendi siyasi programını sunar, ikna ederse de kazanır. Ancak unutulmasın ki Kürtler epey politiktir. Dahası, Türkiye seçmeninin birçok fazlaca şuurlu.
“Binlerce HDP’li hapisteyiz ve hapishanede oturacak bir masa yok”
HDP’nin Erdoğan ile masaya oturup oturmayacağının karşılığını eş genel liderlerimiz verdiler aslına bakarsan. Bir yandan, biz binlerce HDP’li hapisteyiz ve hapishanede oturacak bir masa yoktur. Demokratik siyasette olan şahıslar açısından masa hapishanede olamaz. Masa, lakin özgür şartlarda olabilir. Hapishaneler bizim açımızdan lakin direnme alanları olabilir, pazarlık materyali olamaz.
–Gelişmelere baktığınızda size bakılırsa ülke nereye gidiyor? İktidar ülkeyi seçime gdolayır mü, yoksa vakte mı oynuyor?
Maalesef felaketler peş peşe geldi ve esasen perişan durumda olan halkı adeta yıktı geçti. Olanlardan dolayı tüm toplum üzere biz de epeyce üzgünüz. Bir de ekonomik bir afet var ülkede. Bunu Karadenizli de, Doğulu da, Batılı da herkes yaşıyor. Enflasyon aldı başını gidiyor. Ev meblağları, otomobil fiyatları, marketlerdeki fiyatlar uçtu. Kiralık mesken meblağlarının hali ortada. Buna karşılık emekliye ve çalışanlara resmî enflasyonun bile altında maaş artışı veriliyor. Halk her geçen gün yoksullaşıyor. Emekliler, açlık hududu altında maaş alıyor. Öğretmenler, memurlar, personeller yoksulluk hududunun altında maaş alıyor. İktidar ise insanlara çay atmaktan diğer bir şey yapmıyor. halbuki çay karın doyurmuyor. Bu tabloda, halkta keder haricinde bir de ümitsizlik var. Zira doğal ve ekonomik afetlerle kızılca kıyamet koparken iktidar kendi koltuğu haricinde hiç bir şeyi sıkıntı etmiyor. Bu da halkı yeterliden güzele öfke ve ümitsizliğe sürüklüyor. Muhalefet ise gereğince umut yaratıp somut bir iktidar alternatifine dönüşemedi çabucak hemen. Uğraş sarf ediliyor lakin siyasette yeni bir kırılma yaratamıyorlar.
“AKP’yi eleştirmek üzerine siyaset yapmak, bataklığa taş atmak gibidir”
Bugün artık AKP’yi eleştirmek üzerine siyaset yapmak bataklığa taş atmak üzeredir. Zira tenkit, bunların umurunda bile değil. Bence bataklığı kurutacak önemli, kararlı ve kesintisiz bir siyasi atılım sürecine girilmeli. Kapsamlı sistem tenkitleriyle bir arada somut tahlil projeleri ortaya konulmalı. bu biçimde halk da bundan heyecan duyar, halkın umudu yeşerir ve ayağa kalkar. Erken seçim fakat toplumsal talebin uygunca görünür hale gelmesiyle mümkün olabilir. Yoksa AKP’ye kalsa seçimi 2073’te yapmak isterler.
Demirtaş, “Bugün artık AKP’yi eleştirmek üzerine siyaset yapmak bataklığa taş atmak üzeredir. Zira tenkit, bunların umurunda bile değil.” değerlendirmesini yaptı. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Lideri Recep Tayyip Erdoğan’la HDP’nin masaya oturacağı argümanlarına ait olarak, “AKP’yi eleştirmek üzerine siyaset yapmak, bataklığa taş atmak gibidir” açıklamasını yaptı.
Demirtaş, Medyascope’tan Ferit Aslan’ın sorularını yanıtladı. Demirtaş, “Türkiye’nin durumuna baktığınızda muhalefetin tavrını nasıl buluyorsunuz?” sorusuna, “Çalışıyorlar, koşturuyorlar, ter döküyorlar, çabalıyorlar lakin ortaya kadro oyunu koyamıyorlar ve en değerlisi, gol atamıyorlar. Evvel kadro olmaları, daha sonra da bir golcü bulup onu yavaş yavaş öne çıkarmaları, ona kucak kucak pas vermeleri ve olağan olarak gol atmaları gerekiyor. Bir de muhalefetin kendi içinde, Marcao’nun grup arkadaşı Kerem’e yaptığı çeşitten fauller yapmaması gerekir. Benim taktik tekliflerim bunlar. Umarım dikkate alırlar zira maçın bitmesine az kaldı. Hücre arkadaşım Abdullah Zeydan ile bir arada, Edirne Cezaevi’nden herkese en sıcak selamlarımızı gönderiyor, özgür günlerde buluşmayı diliyoruz.” karşılığını verdi.
“Buyursunlar, yeni bir müddetç başlatsınlar”
Demirtaş şunları kaydetti:
-Cumhurbaşkanı Erdoğan uzun bir ortadan daha sonra geldiği Diyarbakır’da, beş yıldır ismini dahi söylemedikleri tahlil sürecinden kelam etti. Erdoğan, 2005’teki yerde olduğunu ve süreci kendilerinin bozmadığını, HDP’nin bâtın ajandasının tahlil sürecini bozduğunu söylemiş oldu. Bu bahis hakkında neler söylemek istersiniz?
Takip edebildiğim kadarıyla Erdoğan’ın Diyarbakır ziyareti, Diyarbakır halkının pek de umrunda olmadı. bir fazlaca Diyarbakırlı’nın, Erdoğan’ın geldiğinden haberi bile olmadı. Sanırım Diyarbakırlılar’ın gündemini yarım gün bile meşgul etmeden unutulup gitti. aslına bakarsanız söyleyeceği önemli bir şeyi yoktu lakin gördüğüm kadarıyla sıfır heyecan yaratan bir seyahat olmuş. Diyarbakırlılar’ın Erdoğan’ın gezisinden çıkaracağı bir şey yok ancak Erdoğan’ın Diyarbakır gezisinden çıkarması gereken hayli ders var. Çıkarır mı? Pek sanmıyorum. Tahlil sürecini HDP’nin bitirmesi resmen ve fiilen imkansızdır. Zira tahlil sürecinin tarafları AKP ile PKK’dir. HDP yalnızca yardımcı olmuştur, kolaylaştırıcı olmuştur. Süreci başlatan HDP değil ki bitirme gücü ve yetkisi HDP’de olsun. “Dolmabahçe’deki açıklamayı hakikat bulmuyorum” veya “Çözüm sürecini buzdolabına kaldırdık” diyen HDP midir? olağan olarak hayır. Bütün bunlar Erdoğan’ın sözleridir. “HDP tahlil sürecini bozdu” diyenler açıkça palavra söylüyor yahut gerçeği çarpıtıyorlar. AKP tahlil sürecini bu kadar önemsiyor ve sahipleniyorsa yetki hala onlarda, güç onlarda. Buyursunlar, yeni bir müddetç başlatsınlar. Bir engelleyen mi var?
Silahların susmasını, çatışmanın ve ölümlerin durmasını sağlayacak önemli ve samimi her teşebbüsü desteklemek, barış için katkı sunmak bizler açısından ahlaki ve ilkesel bir tavırdır. Kâfi ki çatışma yeri ortadan kalksın, meselelerimizi demokratik yerde konuşarak çözme fırsatı bulalım. Bir yandan tahlil sürecine sahip çıkmak öteki yandan parti kapatma davası, tutuklamalar, baskılar ve İmralı’daki tecridi sürdürmek AKP açısından çelişkidir. Fakat ne yazık ki her şey seçime endeksli yürütülüyor. Barış konusunda bile küçük siyasi hesaplar, ince oy hesapları yapılıyor. AKP’nin tahlil sürecini bitirmesinin sebebi de HDP falan değildi, anketlerde oy kaybetmeleriydi. Lakin, Kürtler de Türkler de hiç merak etmesinler. HDP, bu topraklara kalıcı barışı, eşitliği, kardeşliği getirme gücüne ve iradesine sahiptir. Kâfi ki toplum olarak el ele verelim ve düşmanlaştırma, kutuplaştırma siyasetine teslim olmayalım.
“Seçimin bahtını HDP ve yüklü olarak da Kürt seçmen belirleyecek”
-İktidara yakın kalemler başta olmak üzere çabucak herkes, cumhurbaşkanlığı seçiminin Kürtler’in takviyesi olmadan kazanılamayacağını söylüyor. Kimi yorumlarda ise Erdoğan’ın Kürtler’i ya kazanacağını ya da nötralize edeceğini söylüyor. Bu mümkün mü? Yaşananlardan daha sonra HDP, Erdoğan ile masaya oturur mu?
Seçimin yazgısını HDP ve yüklü olarak da Kürt seçmen belirleyecek. Bu bir gerçeklik ve epey şükür ki HDP ve Kürtler demokrasiden yanadır. İşte bu durum Türkiye için, cumhuriyetin demokratikleşmesi için bir talihtir. Kürtler, HDP dahil hiç bir partinin -tabiri caizse- tapulu malı değildir. Kürtler’i kazanmak isteyen her parti kendi siyasi programını sunar, ikna ederse de kazanır. Ancak unutulmasın ki Kürtler epey politiktir. Dahası, Türkiye seçmeninin birçok fazlaca şuurlu.
“Binlerce HDP’li hapisteyiz ve hapishanede oturacak bir masa yok”
HDP’nin Erdoğan ile masaya oturup oturmayacağının karşılığını eş genel liderlerimiz verdiler aslına bakarsan. Bir yandan, biz binlerce HDP’li hapisteyiz ve hapishanede oturacak bir masa yoktur. Demokratik siyasette olan şahıslar açısından masa hapishanede olamaz. Masa, lakin özgür şartlarda olabilir. Hapishaneler bizim açımızdan lakin direnme alanları olabilir, pazarlık materyali olamaz.
–Gelişmelere baktığınızda size bakılırsa ülke nereye gidiyor? İktidar ülkeyi seçime gdolayır mü, yoksa vakte mı oynuyor?
Maalesef felaketler peş peşe geldi ve esasen perişan durumda olan halkı adeta yıktı geçti. Olanlardan dolayı tüm toplum üzere biz de epeyce üzgünüz. Bir de ekonomik bir afet var ülkede. Bunu Karadenizli de, Doğulu da, Batılı da herkes yaşıyor. Enflasyon aldı başını gidiyor. Ev meblağları, otomobil fiyatları, marketlerdeki fiyatlar uçtu. Kiralık mesken meblağlarının hali ortada. Buna karşılık emekliye ve çalışanlara resmî enflasyonun bile altında maaş artışı veriliyor. Halk her geçen gün yoksullaşıyor. Emekliler, açlık hududu altında maaş alıyor. Öğretmenler, memurlar, personeller yoksulluk hududunun altında maaş alıyor. İktidar ise insanlara çay atmaktan diğer bir şey yapmıyor. halbuki çay karın doyurmuyor. Bu tabloda, halkta keder haricinde bir de ümitsizlik var. Zira doğal ve ekonomik afetlerle kızılca kıyamet koparken iktidar kendi koltuğu haricinde hiç bir şeyi sıkıntı etmiyor. Bu da halkı yeterliden güzele öfke ve ümitsizliğe sürüklüyor. Muhalefet ise gereğince umut yaratıp somut bir iktidar alternatifine dönüşemedi çabucak hemen. Uğraş sarf ediliyor lakin siyasette yeni bir kırılma yaratamıyorlar.
“AKP’yi eleştirmek üzerine siyaset yapmak, bataklığa taş atmak gibidir”
Bugün artık AKP’yi eleştirmek üzerine siyaset yapmak bataklığa taş atmak üzeredir. Zira tenkit, bunların umurunda bile değil. Bence bataklığı kurutacak önemli, kararlı ve kesintisiz bir siyasi atılım sürecine girilmeli. Kapsamlı sistem tenkitleriyle bir arada somut tahlil projeleri ortaya konulmalı. bu biçimde halk da bundan heyecan duyar, halkın umudu yeşerir ve ayağa kalkar. Erken seçim fakat toplumsal talebin uygunca görünür hale gelmesiyle mümkün olabilir. Yoksa AKP’ye kalsa seçimi 2073’te yapmak isterler.