Sarp hangi ülkenin ?

BordoBereli

Genel Mod
Global Mod
[color=]“Sarp hangi ülkenin?” sorusunu birlikte yeniden düşünelim[/color]

Hadi gelin, bu başlıkta sadece bir yer ismini değil, bir duyguyu, bir geçişi, bir eşiği konuşalım. Sarp deyince aklıma pasaport kuyruğunda paylaşılan bisküviler, otobüs camından görünen Karadeniz’in tekinsiz parıltısı, iki dilde atılan aynı kahkaha geliyor. Foruma yazıyorum çünkü burada, “hangi ülkenin” sorusunu bir harita şeridine sıkıştırmadan, birlikte açıp katlayabiliyoruz. Sarp, yalnızca bir sınır kapısı değil; günlük hayatın ritmiyle, aile hikâyeleriyle, küçük esnafın hesap defteriyle, yolcunun umutlarıyla yaşayan bir damar. Ve bence cevabın özü burada: Sarp, teknik olarak Türkiye’de (Artvin/Kemalpaşa tarafındaki kapı ve yerleşim), ama aynı anda Gürcistan’da da (Adjara’daki Sarpi yerleşimi) nefes alıyor. Yani “hangi ülkenin” sorusu, kâğıt üzerinde tekil; sahada çoğul.

[color=]Kökenlere kısa bir yolculuk: Haritadan kalbe[/color]

Sarp’ın kökenlerini anlamak için, Karadeniz’in doğusunda defalarca çizilip silinen sınırlara bakmak gerekiyor. Osmanlı-Rus çekişmeleri, imparatorlukların geri çekilişi, cumhuriyetlerin doğuşu derken, bu kıyı şeridi sürekli “yeniden taslak” yaşadı. Ama hep aynı şey gözden kaçtı: Sarp, çizgiler değişse de kıyıdaki rüzgârı, dağların oluşturduğu doğal koridoru, limon kokulu çay tarlasını ve sahil yoluna sinen tuzu korudu. Sınırın iki yanında akrabalık bağları, düğünlerde çalınan benzer ezgiler, mutfakta paylaşılan mısır ekmeği ve pidesi sürdü. Sarp, böylece bir “ayrım”dan çok, iki toplumu birbirine değdiren “eklem yeri”ne dönüştü.

Sovyet döneminin sert kapanıklığı, Sarp’ın iki yakasını bir süreliğine kalın bir perdeyle ayırdı. Sonra perde aralandı: kapı açıldı, insanlar geçmeye başladı. Her yeniden geçiş, sadece pasaporta bir damga değil, hatıralara bir tamir dikişiydi. “Sarp hangi ülkenin?” sorusunun kalıcı cevabı da bu tarihsel dalgalanmaların bıraktığı ortak yaşantıda saklı: O, bir devlet dairesinin tabelası kadar Türkiye’nin; bir pazar yerindeki sesler kadar Gürcistan’ın.

[color=]Günümüzdeki yansımalar: Ekonomi, kültür, ritim[/color]

Bugün Sarp, iki ülke arasında işleyen bir atardamar. Türkiye’den Batum’a günübirlik alışveriş, eğlence ve sağlık turizmi var; Gürcistan’dan Türkiye’ye ticari tedarik, sezonluk emek hareketliliği ve eğitim hedefli geçişler. Tır konvoyları lojistik dünyasının görünmez kahramanları; her biri zincire bir halka ekliyor. Sahil yolunda akan minibüsler, bavul ticaretinin küçük ama canlı nabzını tutuyor.

Kültürel alanda ise Laz ve Gürcü kimlikleri, Hemşin ezgileri ve Karadeniz’in ortak sözlü kültürü, sınırı ince bir tül gibi görüyor. Diller birbirinden ödünç kelimeler alıyor; düğünlerde aynı ritme farklı adımlar uyduruluyor. Sarp’ın kıyısındaki çay ocaklarında “TL mi, lari mi?” sorusunu duymak sıradan; para birimleri bile sohbetin akışına göre esniyor.

[color=]Perspektifleri harmanlamak: Stratejiden empatiye uzanan köprü[/color]

Forumda sıkça gördüğümüz bir ayrımdan ilhamla ama kalıplaştırmadan söyleyeyim: kimi üyeler meselelere daha stratejik ve çözüm odaklı yaklaşmayı sever—“trafik nasıl hızlanır, geçişler nasıl dijitalleşir, gümrükte bekleme süreleri nasıl kısalır?” diye sorar. Kimi üyelerse empatiyi ve toplumsal bağları öne çıkarır—“aile ziyaretleri daha nasıl kolaylaşır, dil engelini aşmak için hangi topluluk girişimleri desteklenir, sınırda bekleyen insanların duygusu nasıl gözetilir?” diye düşünür. Sarp’a bakarken her iki yaklaşımı da birlikte tutmak zorundayız; çünkü orası hem bir lojistik denklem hem de bir insan hikâyesi.

Stratejik bakış bize şunları fısıldar: Tek pencere (single window) gümrük sistemleri, risk analizine dayalı akıllı tarama, dijital pasaport/kimlik entegrasyonu, ortak veri paylaşımı ve şeffaf kuyruk yönetimi. Empatik bakış ise şunları ekler: Sınırda bekleyen aileler için gölgelik alanlar ve çocuk dostu bekleme noktaları, çok dilli bilgilendirme panoları, yerel esnafı sömürmeyen adil döviz/alışveriş pratikleri, kadınların ve gençlerin sınır ekonomisindeki görünmez emeğini görünür kılan politikalar. İkisini birleştirince “geçiş” yalnızca hızlı değil, aynı zamanda insanca olur.

[color=]Beklenmedik bağlar: Sarp bir “API geçidi” gibi[/color]

Teknoloji dünyasından bir benzetme yapayım: Sarp, iki büyük sistem arasında çalışan bir API Gateway’e benziyor. Paketler (insanlar, mallar, fikirler) kimlik doğrulamadan (pasaport/gümrük) geçiyor; oran sınırlaması (trafik yönetimi), veri temizliği (doküman kontrolü) yapılıyor. Güvenlik açıkları (kaçakçılık, insan ticareti) için uyarı sistemleri var; servis düzeyi anlaşmaları (ikili protokoller) geçiş performansını belirliyor. Bu gözle bakınca Sarp, sadece coğrafya değil, aynı zamanda bir mimari desen. Ve iyi tasarlanmış her “geçit”, alt sistemlerin (yani toplumların) verimini artırır.

Bir başka beklenmedik bağlantı: Sarp ve iklim. Karadeniz kıyısının değişen yağış rejimleri, heyelan riski ve deniz seviyesi dalgalanmaları, sınır altyapısını doğrudan etkiliyor. “Hangi ülkenin?” sorusu burada da çoğullaşıyor; çünkü fırtına geldiğinde ne pasaport ne vize soruyor. Ortak iklim dayanıklılığı—yağmur suyu drenajı, sahil koruma yapıları, yeşil lojistik—iki ülkenin de aynı anda sahiplenmesi gereken bir başlık.

[color=]Gelecek senaryoları: Orta Koridor’dan mikro hikâyelere[/color]

Makro düzeyde, Sarp’ın rolü büyümeye açık. Orta Koridor ve Karadeniz liman ekosistemleri, Çin-Avrupa taşımalarında alternatif rotalar ararken Sarp’ı kritik bir eklem yerine dönüştürebilir. Demiryolu-karayolu entegrasyonu, serbest bölge benzeri işlevler, sağlık ve spor turizmi odaklı mikro-kümelenmeler—hepsi bu kapının yakın çevresinde yeni değer halkaları oluşturabilir.

Mikro düzeyde ise hayat daha somutsa: Sınırın iki yakasında kurulan ortak kooperatifler; kadın girişimcilerin el emeği ürünlerini iki pazar yerine birden taşımaları; gençlerin iki dilde dijital içerik üretip bölgeyi tanıtmaları. Eğitim alanında, karşılıklı öğrenci değişimleri ve meslek liseleri arasında atölye ortaklıkları, sadece istihdamı değil, güveni de artırır. Sağlıkta, acil durumlarda ortak protokoller ve karşılıklı ambulans geçişleri, “sınır” kavramının en insani testlerinden biri olur.

Elbette riskler de var: Aşırı turistikleşmenin yerel kiraları zıplatması, kısa vadeli kazanç uğruna doğal kıyıların tahribi, düzensiz ticaretin resmi kanalları zayıflatması. Bu nedenle stratejik akıl ile toplumsal empatiyi yeniden yan yana koyuyoruz: Çözüm planı yalnızca hız ve kâra değil, adalet ve sürdürülebilirliğe de bakmalı.

[color=]Yanıt: Tek kelimeyle değil, iki nefesle[/color]

Sorunun çıplak hali “Sarp hangi ülkenin?” Biz de dürüstçe diyelim: Sarp’ın Türkiye tarafı elbette Türkiye’nindir; karşı kıyısı Gürcistan’ındır. Ama sahici cevap, haritaya değil hayata bakınca belirir: Sarp, iki ülkenin birlikte kullandığı bir kapının, iki toplumun paylaştığı bir ritmin adıdır. Sınır görevlisinin tok sesiyle çaycının yumuşak selamı aynı cümlede buluşur; tır şoförünün zaman planı ile aile ziyaretinin duygusu aynı takvime yazılır.

Forumdaki arkadaşlar: Bu başlıkta haritaları da konuşalım, ama hikâyeleri unutmayalım. “Hangi ülkenin” diye sorarken, “hangi hatıraların, hangi umutların, hangi ortak geleceğin” de olduğunu beraber tartışalım. Stratejik aklı devreye sokalım: dijitalleşme, ortak risk yönetimi, iklim dayanıklılığı. Empatik kalbi de unutmayalım: insan onurunu, topluluk bağlarını, eşit fırsatı. Sarp o zaman gerçek anlamını bulur: bir kapıdan çok, iki nefesin ortak ritmi.

[color=]Son söz yerine: Sarp’ı birlikte kurmak[/color]

Belki de en doğrusu şu: Sarp’ı, her geçişte yeniden kuruyoruz. Kuyruk kısaldığında, bir çocuk beklerken üşümediğinde, bir genç pasaport kontrolünde güleryüz gördüğünde, bir esnaf adil kazanç elde ettiğinde… “Sarp hangi ülkenin?” sorusu o anlarda gereksizleşiyor; çünkü iyi işleyen, insana saygılı her sınır, bir bakıma iki ülkenin de ortak evi oluyor. Gelin, bu başlıkta olası önerileri toplayalım: pratik geçiş tavsiyeleri, yerel işletme haritaları, çok dilli mini sözlükler, iklim dayanıklılığı için gönüllü ağları… Haritanın çizgisi sabit kalsa da, Sarp’ın anlamını biz genişletebiliriz. Ve belki de asıl cevap, en sonunda şu olur: Sarp, “bizim” ülkemizin—yani birlikte kurduğumuz ortak alanın—adı.
 
Üst