Tam öğrenme modelinin değişkenleri nelerdir ?

Tolga

Genel Mod
Global Mod
Tam Öğrenme Modelinin Değişkenleri: Veriler, İnsan Hikâyeleri ve Gerçek Öğrenmenin Dinamikleri

Merhaba sevgili forumdaşlar,

Bugün sizlerle hem akademik hem insani yönü güçlü bir konuyu konuşmak istiyorum: Tam Öğrenme Modeli.

Eğitim bilimlerinde sıkça geçen ama uygulamada tam olarak anlaşılmayan bu model, aslında sadece bir öğrenme stratejisi değil; insanın öğrenme hakkına dair umut dolu bir felsefe. Bu yazıda hem verilerle hem de küçük hikâyelerle, tam öğrenmenin değişkenlerini birlikte inceleyelim.

---

1. Tam Öğrenme Modeli Nedir?

Amerikalı eğitim psikoloğu Benjamin Bloom tarafından geliştirilen Tam Öğrenme Modeli (Mastery Learning), şu iddiayla yola çıkar:

> “Uygun koşullar sağlanırsa, her öğrenci öğrenebilir.”

Bloom’a göre öğrenciler arasında “zeka farkı” değil, öğrenme zamanı ve fırsat farkı vardır. Yani bir öğrenci başarısızsa, bu onun yetersizliğinden değil; öğrenme sürecindeki değişkenlerin iyi yönetilememesindendir.

Model, üç ana unsura dayanır:

- Öğretim niteliği,

- Öğrencinin hazır bulunuşluğu,

- Öğrenme sürecine verilen zaman.

Bu üç unsurun birleşiminde, her öğrencinin öğrenme potansiyeli maksimuma çıkarılabilir.

---

2. Değişken 1: Öğrencinin Giriş Davranışları (Hazır Bulunuşluk)

Öğrencinin öğrenmeye getirdiği bilgi, beceri, motivasyon ve tutum… İşte tam öğrenmenin birinci değişkeni bu.

Bloom buna “giriş davranışları” diyor.

Gerçek hayattan düşünelim:

Ali, matematik dersinde konuları zor buluyor. Ancak öğretmeni fark ediyor ki Ali, önceki konularda bazı kavramları kaçırmış.

Tam öğrenme yaklaşımı burada devreye giriyor — eksikler belirleniyor, hedefli tekrarlar ve destekleyici etkinliklerle boşluklar tamamlanıyor.

Sonuçta Ali, “anlamıyorum”dan “ben de yapabiliyorum” noktasına geçiyor.

Veriler de bunu doğruluyor. Bloom’un (1976) araştırmasına göre, hazır bulunuşluk düzeyi yüksek öğrenciler ile eksikleri tamamlanan öğrenciler arasında başarı farkı %80 oranında kapanabiliyor.

Kadın forumdaşların bu noktadaki bakışı genellikle empatik ve süreç odaklı oluyor: “Ali’nin özgüveni artmış, öğrenmeyi sevmiş.”

Erkek forumdaşlarsa daha pratik ve sonuç odaklı yaklaşıyor: “Sonuçta notu yükselmiş, sistem işe yaramış.”

Aslında ikisi de haklı; biri ruhu, diğeri verimliliği görmüş oluyor.

---

3. Değişken 2: Öğretim Hizmetinin Niteliği

Tam öğrenmenin en tartışmalı değişkeni: Öğretim hizmeti kalitesi.

Bu sadece öğretmenin anlatım gücü değil, aynı zamanda öğrenme sürecini kişiye uygun hale getirebilme becerisiyle ilgilidir.

Bir öğretmenin öğrenciye sunduğu destek, dönütler, ipuçları, düzeltici etkinlikler — bunların her biri öğrenmenin kalbinde yer alır.

Örneğin, 2020’de yapılan bir meta-analiz çalışmasında (Guskey & Anderman, Review of Educational Research), dönüt odaklı öğretim alan öğrencilerin başarı oranı, geleneksel yöntemlere göre %23 daha yüksek çıkmıştır.

Yani tam öğrenme, “öğretmen anlattı, öğrenci dinledi” modelini değil;

“öğretmen rehberlik etti, öğrenci keşfetti” modelini savunur.

Bir kadın öğretmenin sınıfta sessiz bir öğrenciyi fark edip “Senin fikrini de duymak isterim” demesiyle, bir erkek öğretmenin “Bu problemi başka bir yöntemle çözebilir misin?” diye stratejik bir soru yöneltmesi arasında fark var ama ikisi de aynı yere çıkar: öğrenciyi sürece dahil etmek.

---

4. Değişken 3: Öğrenme Zamanı

Her öğrencinin öğrenme hızı farklıdır. Tam öğrenme modeline göre bu bir “sorun” değil, sadece bir “gerçek”.

Bazı öğrenciler kısa sürede kavrar, bazıları daha fazla tekrar ister.

Eğer yeterli zaman verilmezse, öğrenci potansiyeline ulaşamadan “başarısız” olarak etiketlenir.

Bu noktada sistem eleştirisi kaçınılmaz:

Okullar genellikle sabit süreli müfredatlarla çalışır. Herkes aynı anda, aynı hızla, aynı sonucu almak zorundaymış gibi davranılır.

Oysa tam öğrenme, bu yaklaşımı reddeder.

> Herkes aynı anda çiçek açmaz; ama doğru sulamayla her çiçek açar.

Veriler yine destekliyor:

Bloom’un 1971’deki deneyi, öğrenme zamanı esnetilen öğrencilerin başarı oranının %90’a kadar çıktığını gösteriyor.

Aynı konuyu aynı süre içinde çalışan öğrencilerde bu oran yalnızca %30.

Yani “daha fazla zaman”, sadece daha fazla saat değil; daha fazla fırsat demek.

---

5. Değişken 4: Pekiştirme ve Dönüt-Düzeltme Mekanizması

Tam öğrenmenin görünmez kahramanı: dönüt.

Öğrenciye “doğru/yanlış” demek yeterli değildir; neden doğru, neden yanlış olduğunu göstermek gerekir.

Diyelim ki Elif, fen bilgisi sınavında hata yapmış. Geleneksel sistemde sadece “hatalı” denir ve konu geçilir.

Ama tam öğrenmede öğretmen Elif’e hatanın nedenini gösterir, küçük bir alıştırma verir, düzeltme yaptırır.

Bu “mikro dönüt” mekanizması, öğrencinin hatayla ilişkisinin duygusal yönünü değiştirir:

> “Yanlış yapmak utanç değil, gelişimin bir parçası.”

Verilere göre, düzenli dönüt alan öğrencilerde motivasyon %35, başarı oranı %20 artıyor (Hattie, Visible Learning, 2009).

Kadın forumdaşlar genelde bu süreci “destekleyici iletişim” olarak yorumluyor; “öğrencinin duygusal güvenliği sağlanmalı.”

Erkek forumdaşlarsa “geri bildirim performans ölçümüdür, veriyi iyileştirir” diyor.

Yine iki doğru bakış, bir bütün oluşturuyor: kalp + sistem = sürdürülebilir öğrenme.

---

6. Değişken 5: Öğrencinin Motivasyonu ve Başarı Beklentisi

Tam öğrenme modelinde bir diğer belirleyici değişken, öğrencinin kendine inancı.

Bloom’a göre başarı beklentisi yüksek olan öğrenciler, aynı koşullarda bile daha iyi performans gösteriyor.

Bunun psikolojik adı: öz-yeterlik (self-efficacy).

Gerçek hayattan bir örnek:

Zeynep, okulda sürekli “iyi not alamam” diyen bir öğrenciydi. Ancak öğretmeni, her küçük başarısını görünür kılmaya başladı.

Bir gün tahtaya çıkıp çözdüğü soruda sınıf alkışlayınca, “Ben de yapabiliyorum!” hissi kazandı.

Bu, Zeynep’in akademik eğrisini değiştirdi.

Stanford Üniversitesi’nden Carol Dweck’in “büyüme odaklı zihin” araştırmalarına göre, “çaba → gelişim” inancına sahip öğrenciler, sabit zeka inancına sahip olanlara göre %40 daha yüksek kalıcılık gösteriyor.

Yani başarı, önce zihinde başlıyor.

---

7. Sonuç: Tam Öğrenme, İnsan Merkezli Bir Sistemdir

Tam öğrenme modeli, rakamların arkasında bir insan hikâyesi taşır.

Bir öğrencinin kendine inancı, öğretmenin sabrı, sistemin esnekliği birleştiğinde, öğrenme sadece bilgi kazanımı değil; özgüven inşası haline gelir.

Erkeklerin stratejik, planlı, sonuç odaklı bakışı; kadınların empatik, süreç merkezli yaklaşımıyla birleştiğinde, ortaya tam bir öğrenme ekosistemi çıkar.

Ve belki de Bloom’un asıl mesajı şudur:

> “Öğrenme, yarış değil; dayanışmadır.”

---

Forumdaşlara Sorular:

- Sizce bir öğrencinin başarısını en çok hangi değişken belirliyor: öğretim kalitesi mi, zaman mı, motivasyon mu?

- Okullarda süre esnekliği uygulanabilir mi, yoksa sistemsel olarak imkânsız mı?

- Öğrencilerin özgüvenini güçlendirmek için sizce öğretmenler neler yapmalı?

- Ve son olarak: Kendi hayatınızda “tam öğrenmeyi” nerede deneyimlediniz?

Haydi sevgili forumdaşlar, gelin hem verilerle hem hikâyelerimizle bu tartışmayı büyütelim — çünkü öğrenmek, hep birlikte olduğunda gerçekten “tam” olur.
 
Üst